Amerika Birleşik Devletleri (AB) Dışişleri Bakanlığı’nın İnsan Hakları Raporu'na bir tepki de Adalet Bakanlığı'ndan geldi.

Adalet Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada; raporda kullanılan dil ve üslubun, iyi niyet ve diplomatik nezaket sınırlarını aştığı vurgulandı.

"Maddi hatalar içeren raporun, kaynağı şüpheli bilgilerle asılsız iddialarla tek yanlı yorum ve subjektif değerlendirmelerle dolu olduğu" belirtilen açıklamada, "insan hakları alanındaki kötü ve kabarık siciline aldırış etmeden raporu hazırlayan devletin, başka ülkeleri değerlendirme ve eleştirme konusunda yüksek öz güven sergilediğinin" altı çizildi.

"Teröre karşı savaş doktriniyle giriştiği hukuk ve insanlık dışı uygulamaları, ulusal yargı yetkisinden kaçırdığı Guantanamo toplama kampındaki ağır hak ihlalleri, Müslümanlar başta olmak üzere belli dini ve etnik gruplara yönelik artan nefret suçları, uluslar arası standartları hiçe sayan cezaevi uygulamaları ve yine kurumsallaştırdığı yaygın polis şiddeti, belgeli ve tüm dünyanın tanıklığında olan bir devletin, Türkiye'yi insan hak ve özgürlükleri konusunda değerlendirme cüreti, ironi sınırlarını zorlayan bir davranış biçimi olarak görülmektedir."

Türkiye'nin "toprak bütünlüğünü, egemenlik haklarını ve vatandaşlarının güvenliğini tehdit eden PKK, Suriye uzantısı PYD/YPG, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile DEAŞ gibi terör örgütleriyle eş zamanlı mücadele ettiği" aktarılan açıklamada, bu mücadelenin ulusal mevzuata ve uluslararası yükümlülüklere uygun olarak, hukukun sınırları içinde sürdürüldüğü vurgulandı.

"Suriye'ye silah deteği sağlaması uluslararası hukukun ihlali olarak daima hatırlanacak"

Açıklamada Türkiye'nin, "insan hakları ve özgürlük düzeninin başlıca düşmanı olarak gördüğü teröre karşı mücadelesinde, muhatap devletin aksine politik bir seçiciliğinin de olmadığı" belirtildi.

"ABD'nin, bir terör örgütünün uzantılarına Suriye'de silah, mühimmat ve lojistik destek sağlamasının uluslararası hukukun ihlali olarak daima hatırlanacağı" vurgulanan açıklamada, "aynı zamanda bir NATO müttefiki olan, egemen bir ülke aleyhindeki saldırılarda kullanılma pahasına terör örgütlerine sağlanan desteğin, muhatap devletin kabarık insan hakları sicilindeki yerini aldığı" kaydedildi.

"İnsan hakları hukuku değerleriyle çelişen yasa ve uygulamalarınızı gözden geçirin"

Türkiye'de "15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin faillerinin ve azmettiricilerinin ABD tarafından himaye edilmeye devam edildiğine" işaret edilen açıklamada, "FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve terör örgütü mensupları hakkındaki ısrarlı iade taleplerine karşılık verilmemesinin, muhatap devletin terörle mücadeledeki samimiyetinin, tutarlılığının parlak örnekleri olarak kayda geçtiği" vurgulandı.

Açıklamada, "Türkiye'nin, sınırlarını aşan terörle mücadelesini kararlılıkla sürdürürken, bölgesindeki insanlık dramlarına da kayıtsız kalmadığına" yer verildi.

"Büyük bir yangından kaçarak kendisine sığınan insanları durdurmak için güney sınırına bir utanç duvarı inşa etmek, ülkemizin politik ajandasında hiç bir zaman yer almamıştır. Türkiye'ye yönelik eleştirilerinde cömertliği dikkat çeken muhatap devletin, göç ve ulusal güvenlik gibi alanlarda uluslararası metinler ve insan hakları hukuku değerleriyle çelişen yasa ve uygulamalarını gözden geçirmesinin, kıymetli mesaisini öncelikle zayıf bıraktığı kendi vatandaş gruplarına ayırmasının daha yararlı olacağı değerlendirilmektedir."

"FETÖ'ye liman, PKK/YPG'ye tedarikçi olmaktan vazgeçin"

"Türkiye'nin gözaltı merkezlerinin ve ceza infaz kurumlarının, ulusal yargı mercilerinin, idari makamların, sivil toplum örgütlerinin, yasama Meclisi'nin ve Birleşmiş Milletler (BM) ile Avrupa Konseyi çatısı altında oluşturulan uluslararası mekanizmaların ziyaretlerine, denetimlerine açık olduğu" hatırlatılan açıklamada, "temel hak ve hürriyetlerin korunması amacıyla iç hukukundaki kurumsal imkanlara ilave olarak Türkiye'nin, bireysel başvurularda uluslararası yargı yetkisini tanıdığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) de denetimi altında olduğu" aktarıldı.

Açıklamada, şu tespitlere yer verildi:

"Dünyanın en kalabalık hükümlü ve tutuklu nüfusunu barındıran ceza infaz kurumlarını, insan hak ve hürriyetleri bağlamında uluslar arası denetime hala açmamış bulunan muhatap devletin Türkiye'nin bu alandaki tecrübesinden ders alması kendi yararına olacaktır. Raporu hazırlayan devletin, insan hak ve özgürlüklerinin dünya genelinde en yüksek norm ve standartlarda korunması ve geliştirilmesi hedefini benimsemiş görünmesi yine de takdirle karşılanmaktadır. Bunun için öncelikle kendi sicilini gözden geçirerek sistematik ihlal ve hukuk dışı uygulamalarına son vermesi, insan hak ve hürriyetlerine yönelik en ağır tehdit durumundaki terörle mücadelede politik seçiciliğini bir kenara bırakarak uluslar arası yükümlülüklerine uygun biçimde kendisinden beklenen dayanışmayı göstermesi, FETÖ terör örgütü mensupları için güvenli bir liman, PKK/YPG terör örgütleri için de tedarikçi olmaktan vazgeçmesi anlamlı bir başlangıç noktası olacaktır."