Yalakalık kimlere yapılır?
Güce yapılır, makama yapılır, paraya yapılır, şöhrete yapılır.
Eğer bunlardan birine sahip değilseniz, size kim yalakalık yapar ki?
Hiç kimseyi rencide etmeden "tırnak içinde söylüyorum".
Herhalde sokaktaki dilenciye, seyyar satıcıya yapılmaz.
Yalakalığın tarihçesi insanlık tarihi kadar eskidir.
Yalakalığın en kolay hali astlarını ısırmak, üstlerine kuyruk sallamaktır.
Günümüzde “dalkavuk” kelimesi yerine daha çok “yalaka” tercih edilmektedir. Dedikten sonra;
Yıllar önce okuduğum “Kıssadan Hisse” pek meşhurdur, bilmeyen yoktur, lafı gediğine koymak için sırası geldi diye bir kez daha anımsatayım.
Padişahın biri patlıcan yemeğini çok severmiş.
Bir gün yemekte,
Padişaha hünkârbeğendi vermişler. Tadına bakmış. Çok beğenmiş.
– Nedir bunun içindeki?” diye sormuş.
– Patlıcan”.
– Yahu ne güzel bir şeymiş şu patlıcan” deyince dalkavuk başlamış saymaya.
“Patlıcan şöyle güzeldir, böyle hoştur, öyle iyidir… Dolması olur, türlüsü şahanedir, karnıyarığı yiyen kendinden geçer, kızartması ağızda unutulmaz tatlar bırakır, reçeli bile yapılır.”
– Pekiyi” demiş padişah. “Bir de karnıyarık getirsinler bakayım”
Maalesef karnıyarığın acı suyunu yeterince akıtmamışlar. Padişahın ağzını dalamış.
– Ne kötü bir şey bu!” der demez dalkavuk saymaya başlamış.
“Patlıcan şöyle fenadır, böyle kötüdür, öyle tatsızdır… Tazesi iyi olsaydı kuru dolma yapmazlardı, başka şey yokmuş gibi reçelini bile yapmışlar. İmam bayıldı ama tadından ötürü değil acısından bayıldı…”
Padişah dalkavuğun sözünü kesmiş. “Hele dur biraz. Az önce patlıcanı övüp göklere çıkaran sen değil miydin?”
Dalkavuk yanıtlamış: “Ben patlıcanın değil, sizin dalkavuğunuzum”
“Kıssadan Hisse”yi okudunuz. Şimdi etrafımıza şöyle bir bakalım.
Bilin bakalım kimleri tarif ediyorum? Aslında bunları çok iyi tanıyorsunuz.
Ne demek istediğimi de çok iyi anlıyorsunuz.
Bu arada menfaatçi yalakalarında mırıldandığını hissediyor gibiyim. Yarası olan gocunsun. Yalaka insan yalakalık yaptığı kişi ya da kişileri boydan boya yalasa da değerlerine değer katmazlar. Yalakalık deyip geçmeyin. Bu bir sanattır. Güç ve kudret neredeyse oradadırlar.
Dün dediklerini bugün yutarlar. Bukalemun gibi anında başka bir kimliğe bürünürler.
Ayçiçeği gibi, sabah bir taraf ta, akşamüstü bir tarafta olurlar.
Yalakalığın bu kadarına pes doğrusu!
İnsan bu kadar ikiyüzlü olmamalı. Bu “samimiyetsizlik” değil midir?
Bir insanın olduğu gibi görünmesi gerekir.
Olduğu gibi görünmeyen ya da göründüğü gibi olmayan kişiye kimse güvenmez.
Hani bir ifade vardır ya, hepiniz bilirsiniz;
“Herkes kendine yakışanı yapar” diye.
Bu yalakalarda kendilerine yakışanı yapıyorlar.
Yalakalığın mektebi de yok, öğretmeni de yok, öğreteni de yok.
Bakıyorum da; Utanmak yok, sıkılmak yok! İnsanın ilkeleri ve değerleri olmalı.
Küçücük menfaatleri ve çıkarları uğruna, daha düne kadar olmadık laf söyleyenler bugün sıraya dizilmişler. Objektiflere poz veriyorlar. Dün ne iseniz, bugün de osunuz.
Dik durun da omurgalarınız kaymasın bari!
Merak ediyorum, yalaka takımı şimdi ne yapacak?
Ağızlarının şekil değiştirdiğini şimdiden görür gibiyim.
İnsan bu kadar dönek olmamalı.
Daha fazla yazmıyorum. Don Kişot’luğa gerek yok.
Konu ile ilgili çok sevdiğim birkaç sözü paylaşmak istiyorum;
Büyük dava adamı merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun dediği gibi;
"İki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayatımız için fırıldak olmaya gerek yok!"
Bir keskin kalem merhum Uğur Mumcu’nun dediği gibi;
“Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar.
Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar.”
Büyük İslam âlimi İmam-ı Gazali'nin dediği gibi;
“Hak etmedikleri makamlara gelenler, astlarını ısırır, üstlerine kuyruk sallarlar”
Velhasıl, İnsan dediğin biraz omurgalı olmalı.
Ya göründüğü gibi olmalı ya da olduğu gibi görünmeli.
Benden söylemesi;
Yalakanın dostu yoktur.
Dost dostunu sever, yalaka ise menfaatlerini sever.
İktidarda olsun, muhalefette olsun;
Yere düşsün, tepelere çıksın, biz dostlarımızı her zaman severiz.