Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen Memur-Sen Büyük Türkiye Buluşması'nda konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

Memur-Sen, kamu görevlilerimizin haklarını savunmanın yanı sıra, ülkemizde ve tüm dünyada hakkın, adaletin, merhametin, özgürlüklerin gür sesi oluyor. İnsanı ve insan onurunu esas alan özgün bir sendikacılık anlayışıyla bu çatı altında yürütülen çalışmalar elbette her türlü takdirin üzerindedir. İdeolojik sendikacılıkla arasına mesafe koyan Memur-Sen, milli iradenin güçlendirilmesi yönünde atılan her türlü adıma da destek vermiştir.

Memur-Sen, 28 Şubat başta olmak üzere darbe ve vesayete dönük tüm teşebbüslerin karşısında dik bir duruş sergilemiştir. 27 Nisan bildirisinden 367 garabetine, Gezi olaylarından 17-25 Aralık girişimine, 15 Temmuz ihanetinden 16 Nisan referandumuna kadar ülkemizi, milletimizi, istiklalimizi, istikbalimizi ilgilendiren her kritik hadisede Memur-Sen onurlu, dirayetli, demokratik bir tavır takınmıştır.

Son 19 yılda vesayetçi sisteme, cuntalara, ihanet çetelerine ve terör örgütlerine karşı verdiğimiz zorlu mücadelede dağ gibi yanımızda duran Memur-Sen’e, Memur-Sen’in siz yürekli mensuplarına burada bir kez daha şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum.

Memur-Sen, demokrasimize yaptığı katkıların yanı sıra 2019 yılından beri yetkili konfederasyon olarak toplu görüşme ve toplu sözleşme süreçlerine de yön veriyor. Kamu görevlilerimizin elde ettiği birçok kazanımın altında Memur-Sen’in de imzası bulunuyor.

Memur-Sen’in kardeş coğrafyalarda sendikal hareketlerin güçlenmesi için yaptığı çalışmaları da memnuniyetle karşılıyoruz. Türkiye’nin kamu sendikacılığı alanındaki birikimini ve tecrübesini tüm dünya ile paylaştığınız için sizleri tebrik ediyorum.

Milletimizin koronavirüsle mücadelesine verdiğiniz destek için de sizlere ayrıca şükranlarımı sunuyorum. Önümüzdeki dönemde de merhum Akif İnan’ın temellerini attığı, rotasını belirlediği, hayatıyla bizzat örnek olduğu şekilde güçlenerek yolunuza devam edeceğinize inanıyorum. Buradaki dostlarımızın hemen hepsi, Türkiye’nin 19 yıl önceki halini gayet iyi hatırlıyor. Çoğu arkadaşımız 28 Şubat döneminin meşun günlerini ya memur ya öğretmen ya da üniversite öğrencisi olarak bizzat tecrübe etti. Aramızda sakalından dolayı tahkikata uğrayanlar, başörtüsünden dolayı okulundan atılanlar, fikirlerinden dolayı soruşturma geçirenler, kimliğinden dolayı sürgüne gönderilenler oldu.

İltica ile mücadele kılıfı altında aralarında kamu görevlilerinin de olduğu yaklaşık 6 milyon insanımız vesayetçiler tarafından fişlendi. Sadece Milli Eğitim’de 33 bin öğretmen disiplin soruşturmasına uğrarken, 11 bin 890 öğretmen disiplin cezası aldı. 11 bin öğretmen de istifa ettirildi. Devlet kurumlarında çalışan tüm başörtülü hanım kardeşlerimiz, inançları ile meslekleri arasında tercih yapmaya zorlandı. Bürokrasi yanında, ekonomiden siyasete, sivil toplumdan günlük hayata kadar her alanda milletimiz çok ağır baskılarla maddi, manevi kayıplarla karşılaştı.

Milletin inancıyla, değerleriyle, kültürüyle kavgalı darbeci zihniyetin Türkiye ekonomisine verdiği zarar, 300 milyar doların üzerindedir. Bu rakam, vesayetin milletimizi sadece ekonomide yüz yüze bıraktığı faturadır. Ülkenin geri kalması pahasına vesayete arka çıkanların, milletimize verdikleri zararın hesabını tutmak dahi mümkün değildir.

Bu faşist zihniyetin, mesleki eğitim başta olmak üzere eğitim sistemimizde yaptığı tahribatın etkilerini ortadan kaldırmak için halen uğraşıyoruz. Tabii bu anlattıklarımızın özellikle yaşı 30’un altındaki genç Memur-Sen’li kardeşlerimiz için uzak tarihlere ait hikayeler gibi göründüğünün farkındayız. AK Parti Türkiye’sinde doğan veya büyüyen gençlerimiz, milletimizin maruz kaldığı bu baskıları, bu zulümleri anlatmakta haklı olarak zorlanıyor.

Bay Kemal tehdit ediyor değil mi? Öğretmenleri, subayları, polisleri tehdit ediyor. Hangi memur sınıfında kardeşlerimiz varsa sıradan hepsini tehdit ediyor ama bilmiyor ki Allah’ın izniyle benim memur kardeşlerim, kamu görevlilerim, bunlara pabucu bırakmayacak.

Tüm bunlar ve çok daha fazlası öyle 1-2 asır değil daha 20-25 yıl öncesine kadar ülkemizin gerçekleriydi. Milletimizin desteğiyle başlattığımız demokrasi ve kalkınma mücadelemizi işte böyle sıkıntılı bir zeminde yürüttük. Son 19 yılda elde ettiğimiz her başarının gerisinde çok ciddi bir emek, gayret, sabır, strateji ve alın teri vardır. Ülkemize ve milletimize kazandırdığımız her bir eser, proje ve demokratik reform için çetin mücadeleler verdik.

Dün Çanakkale'deydik. Çanakkale’de 18 Mart Köprüsü’nün son tabliyesinin vidalarını sıktık. Karadan karaya 4200 metre uzunluğundaki devasa köprüyü inşallah 18 Mart’a ulaşmadan açılışını yapacağız. Bir zamanlar ferilerin havalar bozuk olduğu zamanlar çalışamadığı Çanakkale’de, şimdi bu köprüden 6 dakikada karşıdan karşıya geçeceğiz.

Peki bu nasıl yapıldı? Bu parayı nereden buldunuz? Burası 2 milyar 400 milyon euroya çıkmış olan bir köprü. Bunu biz yap-işlet-devretle, inşallah 12 yıl sonra devlete kalacak. Ama bunların kafası bunu basmaz. Diyor ki nasıl yaptınız bunu? İşte böyle yaptık. Türk firmalarıyla, Kore işbirliği ile yaptık. Birçok yatırımlarımızı böyle gerçekleştirdik, hala gerçekleştiriyoruz. Şu anda burada 5 bin kişi çalışıyor.

Millet aç diyor. Bu 5 bin kişi burada çalışıyor, hepsi ücretlerini alıyor. Bu mesele ekonomide kafanız nasıl çalışıyor ona bakıyor. İşte biz, bu noktada ekonominin kitabını yazdık, yazmaya devam ediyoruz.

19 yıldır Türkiye'nin dört bir yanında eğer yollar yapılıyorsa, 6100 kilometreden eğer biz bu yolları aldık ve bunu 28 bin kilometreye çıkardıysak, bu iş bilenin, kılıç kuşananın anlayışıyla oldu.

Eğitimde aynı şeyleri yaptık. Okullarımızın halini biliyorsunuz. Burada benim emsalim kardeşlerim veya benden 10-15 yaş küçük kardeşlerim bilirler okulların halini. Kitabımız yoktu kitabımız. Teksir kağıtlarıyla okuyorduk. Kırtasiyeci dükkanından kitap alamazdım. O günleri yaşadık. Geldik dedik ki, 'biz sıraların üzerine kitaplarımızı koyacağız ve yavrularımız ücretsiz olarak okullarını okuyacaklar.'

Dün Çanakkale’de muhteşem bir açılış töreni yaptık. Daha sonra gençlerle Troya’da bir araya geldik. Gençlerle olan buluşmamız da çok çok güzel oldu. Ve bunu Çanakkale’de yaptık. Demek ki hani diyor ya amcanızı dinleyin. Bak amcanız size neler yapacak neler. Ya siz neler yaptınız ki? Şu anda belediyelerde benim vatandaşlarımı sokağa atan sizsiniz ya. Belediyelerinizde işçilerinizi sokağa koyan sizdiniz. Hani atmayacaktınız? Hani kimseyi kapıya koymayacaktınız? Hepsi yalan… Akşam yalan, sabah yalan.

Türkiye’ye ve aziz milletimize hizmet yolculuğumuzda gizli, açık çok sayıda engelleme girişimiyle muhatap olduk. Gezi olaylarında Bay Kemal Taksim’de değil miydi? Ne işin var senin orada? Çünkü o da Gezici. Bunlar değil miydi Bezmialem Valide Sultan Camii’nin içine bira kutularıyla girenler. Bezmialem Valide Sultan Camii’nden Başbakanlık ofisine loaderlarla oraları kanal açarak gidenler bunlar değil miydi? Bunlar tahribat yapar, biz ise iş yaparız.

Bunların dikili ağacı yok ama biz sürekli eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, enerjide, bütün bu alanlarda, tarımda sürekli olarak üretiyoruz. Daha çok şeyler üreteceğiz. Devletin içine çöreklenmiş, millete tepeden bakan, milli iradeyi hiçe sayan jakobenlerin direnciyle hep karşılaştık. İçerideki vesayet odaklarıyla beraber Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen hasımlarımızın operasyonlarına maruz kaldık. Hepsini de rahmetle yad ettiğimiz Menderes’ten Özal’a, Türkeş’ten Erbakan Hocamıza kadar Türkiye için hayal kuran, kalbi milletimiz için çarpan siyasetçiler, daha önce kimlerle mücadele ettiyse bizler de aynı çevreleri karşımızda bulduk.

Demokrasinin standartlarını yükseltme çabalarımız, kışkırtmalarla darbe çığırtkanlıklarıyla siyasi suikastlarla sabote edilmek istendi. Eyvallah etmedik. Ekonomimizi, çalışmadan zenginleşmeyi alışkanlık haline getirmiş bir avuç elite rağmen büyüttük.

Kötü komşular bizi ev sahibi yaptı. Savunma sanayimizi, bizi kendilerine bağımlı bırakmak isteyen küresel çetelere rağmen devler ligine taşıdık. Şu anda İHA'larımız var mı? Var. SİHA'larımız var mı? Var. Şimdi bir üst segmente daha çıktık. Artık Akıncı'larımız da var.

3600 ek gösterge meselesini önümüzdeki yılın sonuna kadar çözüme kavuşturacağız.