İstanbul İl Teşkilatı mensuplarını ve dava arkadaşlarını selamlayarak sözlerine başlayan Erdoğan, il teşkilatıyla yaklaşık 2 aylık bir aranın ardından videokonferans yöntemiyle de olsa yeniden bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Teşkilatın, İstanbulluların, milletin ve tüm İslam aleminin Ramazan Bayramı'nı tebrik eden Erdoğan, salgın hastalık sebebiyle bugüne kadar hafızalarda olanlardan çok farklı bir ramazan ayı geçirildiğini, bayrama da aynı şekilde alışılagelenin dışında bir iklimde girildiğini söyledi.

İnsanlığın, dünyanın tamamını etkisi altına alan salgın sebebiyle 5 milyar kişinin evine kapanmak, ayrıca 2,7 milyar kişinin de işine ara vermek zorunda kaldığı zorlu bir süreci yaşadığını aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Türkiye, salgına karşı hem sağlık hizmetleri hem de temel ihtiyaç maddelerinin temini konusunda, hamdolsun örnek bir görüntü ortaya koymuştur. Vakitlice aldığımız ve etkin şekilde kullandığımız önlemler sayesinde hem salgını hızla kontrol altına aldık hem de normalleşme sürecini güvenle başlatabildik. Her vesileyle ifade ettiğim gibi dünya ve ülkemiz için artık yeni bir normal durumu özellikle gündemde tutmaya mecburuz. Mart ayı öncesindeki hayat düzenimize yeniden dönüşün uzunca bir süre mümkün olmadığı görülüyor. Dünyanın her yerinde salgın tehdidi sona erinceye dek, hayatımızı maske kullanımı, fiziki mesafeye dikkat ve temizliğe riayet olarak ifade edebileceğimiz temel kurallara göre düzenlemek mecburiyetindeyiz."

"SALGINLA MÜCADELE KAZANIMLARINI KORUMAMIZ VE İLERİYE TAŞIMAMIZ ŞARTTIR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar kararlaştırdıkları her normalleşme adımını bu hassasiyetin altını tekrar tekrar çizerek attıklarına dikkati çekerek, "Salgınla mücadelede elde ettiğimiz kazanımları korumamız ve daha ileriye taşımamız şarttır. Aksi takdirde yeni salgın ataklarına maruz kalabiliriz. Böyle bir durumda ise artık tahammülümüzün olmadığı çok daha ağır sonuçlarla karşılaşabiliriz. Bunun için hep birlikte önümüzdeki süreci hem sağlıkla ilgili hassasiyetler hem ekonomik hedeflerimiz hem de küresel siyasi gelişmeler bakımından çok dikkatli yönetmemiz gerekiyor." diye konuştu.

Şu ana kadar tüm bunları birlikte yapabilecek kapasiteye ve iradeye sahip olduklarını gösterdiklerini dile getiren Erdoğan, "Ülkemizin hem salgınla mücadelesi hem de salgın sonrasına ilişkin vizyonu, tüm dünyada dikkatle takip ediliyor ve örnek alınıyor. İnşallah önümüzdeki dönemde aynı dikkati ve dengeyi sürdürmek suretiyle yolumuza devam edeceğiz." dedi.

"AK PARTİ, TÜRKİYE'NİN GELECEĞİNİN UMUDUDUR"

AK Parti'nin, Türkiye'nin son 18 yılının mimarı olmasının yanında geleceğinin de umudu olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Ülkemizde tüm farklılıkların ötesinde 83 milyon vatandaşımızın tamamının ortak paydasını teşkil eden değerlerin ve beklentilerin tek temsilcisi AK Parti'dir. Hep söylediğim gibi bu partinin sahibi, kuruluşundan bugüne bizatihi milletimizdir, inşallah hep de öyle kalacaktır. Türk siyasi hayatında kaderi ülkesinin ve milletinin kaderiyle bu kadar bütünleşmiş bir parti örneği bulunamaz. Bu tablo, AK Parti'nin yönetim kademelerinde görev almış olan herkesin sorumluluğunu daha da ağırlaştırmaktadır." ifadelerini kullandı.

İstanbul İl Teşkilatı'nın yöneticilerinin şehirde ulaşmadık ve gönlünü kazanmadık kimse bırakmamakla mükellef olduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şayet bu şehirde AK Parti il ve ilçe teşkilatlarımızın hala kapısını çalmadığı, elini sıkmadığını, halini hatrını sormadığı tek bir kişi dahi varsa görevimizi eksik yapmışız demektir. Biz hiçbir zaman milletimize sadece seçimden seçime giden bir parti olmadık. AK Parti'nin asıl gücü, yılın 365 günü, günün 24 saati Hakk'ın rızasını kazanmak ve halka hizmet etmek için çalışan bir yapıya sahip bulunmasıdır. Kazançlarımızın da kayıplarımızın da sebebini arayacağımız yer, işte burasıdır. Beklediğimizi bulamadığımız durumlarda suçu millete yıkmayacak, faturayı başkalarına kesmeyecek, dönüp kendimize bakacağız, kendimizi sorgulayacağız. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, siyasetin özü insan insana, yüz yüze, kalp kalbe iletişim olarak kalmayı sürdürecektir. Elbette devrin tüm imkanlarını sonuna kadar ve en etkili şekilde kullanacağız ama bu asla siyaset yöntemimizin temel ilkesini oluşturan yüz yüze iletişimi koparma pahasına olmayacaktır."

"YENİ BİR GÖNÜL SEFERBERLİĞİ BAŞLATIYORUZ"

"Unutmayınız, siyasete girmekle talip olduğumuz tek şey, milletimizin hizmetkarlığıdır." diyen Erdoğan, "Konumunu yanlış değerlendirip millete hizmet etmek yerine tahakküme, tepeden bakmaya, kayıtsız davranmaya, azarlamaya kalkan hiç kimsenin bu çatının altında yeri yoktur. Diğer partilerde bu tarz siyaset yapan ziyadesiyle kişi vardır. Milletimizin de onları nerede tuttuğu ortadadır. Bunun için hemen yarından tezi yok yeni bir gönül seferberliği başlatıyoruz. Sokağa çıkma kısıtlaması günlerinde telefonla ulaşarak, çarşambadan itibaren de bizzat sahaya inerek, milletimize gidecek, kendimizi anlatacak, onun da derdini dinleyeceğiz." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 29 Mayıs İstanbul'un fethi gibi önemli yıl dönümlerinin, bu çalışmaları daha üst seviyelere çıkarmanın vesilesi olarak görülmesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Bu arada 27 Mayıs var. 27 Mayıs'ta da bu yıl Yaslıada'yı, Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak açıyoruz. Öncelikle 27'sinde dar kapsamlı bir açılış töreni yapacağız. Ondan sonra inanıyorum ki başta teşkilatımız olmak üzere, burayı ziyaret etmek suretiyle orada yapmış olduğumuz yatırımı, mimari çalışmayı yerinde görerek, inanıyorum ki bu ülkede demokrasiye kimin sahip çıktığını, özgürlüklere, haklara kimin sahip çıktığını bizzat yerinde görmeliyiz. Bunun için İstanbul İl Teşkilatımızın üzerindeki görev yüklü. Hiç gecikmeden, açılışını yaptıktan sonra, teşkilatımız bence Demokrasi ve Özgürlükler Adası'na gitmeli, orada yaptığımız tüm çalışmaları, mimari çalışmaları olsun, diğer düzenlemeleri olsun yerinde görmeli. Bunu da tüm İstanbul'a değil tüm ülkemize, yurt dışında olanlar varsa onlara da anlatmalı."