Kahramanmaraş’ın her karesini anlatan şiir dinleyenleri adeta tarihte yolculuğa sürükledi.

Adım Adım Maraş

maraş: kahraman
maraş: adı aşk olan
ötesi şiir…

yaşamak duru bir ırmağa dalmaktır
maraş: bir şeyda rüzgâr
maraş: şiirlerde yıkanmaktır

güvercinler uçar
güvercinler, şehrin üzerinden
ıslıklar savrulur koca binaların gölgesinden
yüreğimize düşer
arasa minaresini ev tutmuş
hakkerim sevdaları
esvabına şiirler sinmiş
şairler geçer bu şehirden

firari vakitlerde yaşamak
sokak sokaktır hancı da olsan
taşhan’da durur zaman
geçip gideni saysan
ahiretlik hatırdır ninemin oyasında
düğüm düğüm kalan
haydi, gün doğdu avluya
vakit tamam
götür beni kapısına mahallemin
o’dur avuçlarında çocukluğumu saklayan

boğazkesen’ den aşağı
akın akın ilerler kalabalıklar
kaleden çıkarken şehir
divânedir yalnızlıklar
gümüş bir aynadır ki bu şehir
ellerimizde tuttuğumuz
kederi avutan hüner değil mi
kelimelerde unuttuğumuz?

yaşamak ateş nehrine dalmaktır
maraş: bir şeyda rüzgâr
maraş: sevdayla yanmaktır

içindedir gurbeti, sılası içindedir
alın götürün kapalıçarşı’ya gönlümü
bir mendillik hasret alayım
taş kemerli dükkandan
bir de kesilmiş pazen üstünde
baygın bakan bir lale, komşu tezgahtan

kanlıdere yokuşuna yorgun düşer gölgem
üzerimde maraş basması entari
ayaklarımda gül şefteli yemeni
âh, bu şehrin ayva kokar elleri
benimse maraş sevdam
bayramlıklar gibi yeni

ulu camii’ de sabah namazı
çınar tepelerinde başlar kuşların sazı
zaman bir gül bırakır gibi şafağa
bırakır bir kırmızı sızı
koklarken nefesi gül olur şehrin
yoklarken sinesi ateş
desem ki insanına eş maraş’ın, insanına eş

vakit gelir
mahalleye yayılır firik kokusu
şaptalar, çığlar damlarda
bir başkadır bu mevsim
maraş’ın tazelenmiş dokusu
kadınlar koşar damlara
bir gece vakti çığ başlarında
elden ele verilir topaçlar
kalır mı uyku korkusu

hangi bağdan dizildi bu gün
bilmem hangi şıra süzüldü yüreğime
mahrabaşı kokar, azezi kokar
kabarcık kokar çocukların yanakları
canım mı istedi ne?
şiir bile gelirken hetif hetif
toplar duaları annemin dilinden düşen
şükürlü lâm elif

nar yanaklı, yeşil fistanlı bağlar
âh ,sırtında orkide taşıyan dağlar
andırır beyaz duvağını bir gelinin
kokusu gelir kozludere’den
ceviz kınası ellerinin

maraş’tan haber sorar geçen kuşlar bile
“ballı meyâan” sesi bozar
kubbelerde sessizliği
yüreklerde demlenir
“zeynebim” diyen maraş türküleri
dolar sineye nemli gözler gibi

ey maraş
taze düşlerine sarılıp
pejmürde sokaklarında
çörek kokulu ellerimle dolaşsam
zaman çekilse aradan
bir kızıl nar çiçeği gibi gerdanında kalsam

âh maraş’ım
saklım, sırrım, sevdalı yanım
öpülesi ellerinde bahtiyar yokuşunun
şairliğimin ellerini bıraksam