Bir zamanlar suç, gölgede yaşardı. Şimdi suç, gündüz gözüyle, utanmadan, sıkılmadan, pervasızca hayatımıza sızıyor. Eskiden hırsız kapıya gece gelir, şimdi sabah çayı soğumadan arıyor. Ve en acısı, artık hırsızlar değil, biz korkar olduk.
Telefonumuz çalıyor...
“Sözde savcılıktan arıyoruz.”
Mesaj geliyor...
“Hakkınızda yasal işlem başlatıldı.”
Link gönderiliyor...
“Hesabınızda olağan dışı hareket.”
Bu mesajlar sadece birer metin değil, aynı zamanda topluma atılan birer tuzak. Sahte kimliklerle umut satıyorlar, korku yayıyorlar, tereddüt inşa ediyorlar.
Ama mesele sadece dolandırıcıların yöntemleri değil.
Asıl mesele şu: Namusluların suskunluğu, namussuzların özgüvenini büyütüyor.
Dolandırılan kişi utandığı için anlatamıyor.
Anlatmadıkça başkaları da kandırılıyor.
Kandırıldıkça sistem büyüyor.
Geçtiğimiz günlerde iki ayrı dolandırıcılık girişimiyle karşılaştım.
Biri kendini hukuk bürosu gibi tanıtıp “uzlaştırma işleminizin son günü” diyordu.
Diğeri, yatırım danışmanlığı kisvesi altında arayıp hayal satıyordu.
Bilgiliydim, yanılmadım… Ama ya yanılanlar? Ya inananlar?
Çünkü dolandırıcılar artık sadece teknik değil, psikolojik saldırı da yapıyor.
İsimlerinizi, adreslerinizi, yakınlarınızı biliyorlar.
Size sizi anlatıyorlar.
Ve sonra parayı istiyorlar.
Soruyorum size:
Dürüst bir insan neden utanır da susar, ama sahtekâr olan neden cesurca bağırır?
İşte bu yüzden diyorum ki:
Artık sessiz kalmak, suça ortak olmaktır.
Bu dijital kuşatma karşısında susan herkes, bir sonraki kurbanı hızla yaklaştırıyor.
📌 Resmî kurumlar sizden para istemez.
📌 Bilinmeyen bağlantılara tıklamayın.
📌 Şüphe duymaktan korkmayın, çünkü sahte olanlar emin görünür.
Toplum olarak tek şansımız var:
Birbirimizi uyarmak, bilinçlenmek, utanmamayı öğrenmek.
Çünkü artık dolandırıcılıkla mücadele sadece hukukun değil, toplum vicdanının da görevi.
Ve unutmayın…
Namussuzluk organize çalışıyor.
Ama biz, namuslular… hâlâ yalnızız.
İşte bu yalnızlığı bozmadan, bu sessizliği kırmadan hiçbir şey değişmeyecek.
Bugün konuşmazsak, yarın hep birlikte susturulacağız.
Cesaret, sadece meydan okumak değildir.
Bazen en büyük cesaret, doğru bildiğini anlatmaktır.
Hepinize iyi insanlar diliyorum…