CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, KRT Televizyonunda gazetecilerin sorularını yanıtladı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. 

Koronavirüs salgınında "vaka ve hasta sayısı tartışmalarına" ilişkin bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, gelinen noktada rakamların doğru açıklanmadığının ortaya çıktığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, "Hiç sayı açıklamasanız ben bunu anlarım. Açıklıyorsanız, doğruyu açıklayacaksınız. 'Türkiye'nin menfaati diye rakamları düşük gösteriyorum' derseniz, bu Türkiye'nin saygınlığına gölge düşürür. Devlet yalan söylemez." ifadelerini kullandı.

"Salgın sizi, CHP'yi nasıl etkiliyor?" sorusu üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, belli aralıklarla test yaptırdığını, gelen misafirler için de ateş ölçümü ve diğer önlemlerin alındığını bildirdi. Kılıçdaroğlu, il dışı seyahatler için uçak yerine kara yolunu tercih ettiğini, MYK ve PM toplantılarını ise bir süredir video konferans yöntemiyle yaptıklarını belirtti.

ABD Başkanı Donald Trump'ın, rakibi Joe Biden ile ikinci tartışmasını uzaktan yayın yerine yüz yüze yayını tercih ettiğini açıklaması hatırlatılarak, "Sayın Cumhurbaşkanı sizinle bir canlı tartışma davetini kabul etse ya da teklif etse ne dersiniz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Çok memnun olurum da... İkisini de ben kabul ederim ister uzaktan, konuyu önce söyleyecek. 'Şu konuda oturup konuşacağız' diye. Zoom üzerinden de olabilir, bir stüdyoda da olabilir. Ama ben Trump kadar cesur olacağını sanmıyorum. Ama Trump, 'yapacaksın' diye bir zorunluluk getirirse Erdoğan mecburen yapar." diye konuştu.

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhitten Böcek'in sağlık durumu ile ilgili soru üzerine Kılıçdaroğlu, üniversitedeki hocalardan devamlı ve düzenli bilgi aldığını belirterek, "Makinaya bağlı. Akciğerde sorun var, umarız iyileşir. Sonuçta durumunun kritik olduğu ifade ediliyor ama doktorlar ellerinden gelen her çabayı gösteriyorlar." ifadesini kullandı.

Fotoğraf tartışması

"Erdoğan'a bir eleştiri yönelttiniz. Katar Emiri'nin önünde eğilmekle eleştirdiniz Cumhurbaşkanını. Peşinden AK Parti kurmaylarından size tepkiler geldi. Sizi Türkiye düşmanlığı ile iftira ile suçladılar." denmesi üzerine Kılıçdaroğlu, "Fotoğrafı görmüyor mu onlar? Emir nerde, o nerde? Fotoğrafı görmeleri lazım. Eğer göz varsa onlarda objektif olarak baktıklarında bunu görürler." açıklamasını yaptı.

"Siz fotoğrafın gerçekten eğilmeyi yansıttığını mı düşünüyorsunuz?" denilmesi üzerine de Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Evet. İki tarafta oturup selamla yapabilir. Öbür tarafta hiç böyle bir şey yok, sadece Erdoğan'da var. Fotoğraf öyle. Kendine özgü selam olabilir. Siz devleti temsil ediyorsunuz, orada bireysel olarak Erdoğan değilsiniz. Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsil ediyorsunuz. Saygı gösterilebilir, önünüzü iliklersiniz, saygı gösterirsiniz. Diplomasinin kuralları vardır, kurallara aynen uyarsınız. Katar'a gidiyorsunuz para aramaya zaten, gidiyorsunuz yani. Ben çok samimiyim. Gerçekten samimi bir eleştiri. Bir ülkenin devlet başkanı bu pozisyonda olmamalı. Saygı olacak tabii, ben saygısızlık yapsın demiyorum. Ama bu saygının sınırlarını aşan bir davranış türü. Biraz ezik, bir şeyler talep etmeye gelen ve o talebinin kabul edilmesini isteyen bir ruh halini o fotoğrafta görüyorsunuz. Çünkü gidecek başka bir yeri yok. Acaba oradan ben 1 kaç milyar dolar borç alabilir miyim diye gidiyorsunuz oraya. Niye gidiyorsunuz oraya. Rusya'ya, Almanya'ya, ABD'ye, Azerbaycan'a gidersiniz anlarım ama Katar'a para dışında ne için gideceksiniz?

Çıkıp bir devlet başkanı 'Papazı derhal serbest bırakacaksın' dediğinde ertesi gün serbest bırakıyorsanız, bu eğilmekten de ağır. O yerlerde sürünmektir. Telefon etti mi, etti. Serbest bıraktın mı bıraktın. Ne demek 'ben eğilmedim, dik duruyorum.' Bir telefona bile derhal toplanıyorsunuz, serbest bırakıyorsunuz."

Deniz Yücel'le ilgili yaşananları da hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin itibarı Erdoğan döneminde olduğu kadar hiçbir dönemde bu kadar aşağılanmamıştır." görüşünü paylaştı.

Trump'ın gönderdiği mektuba mütekabiliyet çerçevesinde cevap verilmediğini iddia eden Kılıçdaroğlu, bu durumun da çok ağırına gittiğini anlattı.

AK Partililerin, "O mektubun karşılığı olarak Suriye'ye operasyon başlattık" dedikleri hatırlatılan Kılıçdaroğlu, "Ne oldu operasyon. Biraz daha ilerleyecekti, ne oldu. 'Bak, mal varlığını inceleyeceğiz' dediler. Kesti mi operasyonu, kesti. Bütün sınırı alacaktı, ne oldu, yaptı mı yapmadı. Bir parmak bal, 'tamam dediler, otur oturduğun yerde, yoksa senin mal varlığını inceleyeceğiz' dediler. Korktu mal varlığımı açıklarlar diye." ifadesini kullandı.

"Biz hep beraber Türkiye'yiz

"Cumhurbaşkanını eleştirirken kullandığınız dilin muhalefet dili değil, Türkiye düşmanlığı olduğu söylendi" denmesi üzerine de Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Erdoğan Türkiye, biz Türkiye'nin dışındayız. Böyle bir mantık olur mu Allah aşkına. Kendilerini, AK Parti'yi Türkiye, AK Parti dışındaki bütün partileri de Türkiye dışındaki oluşum olarak görüyorlar. Türkiye hepimizin ortak çatısıdır. Yanlış yaparsa ben o yanlışı söylerim. Benim her söylediğim Türkiye'nin çıkarları içindir. Bu ülkenin huzura, birlikte yaşamaya, farklılıkları zenginlik kabul etmeye ihtiyacı var. Bu ülkede hiç kimse kendini Türkiye yerine koyamaz. Hiç kimse. Ne ben, ne diğerleri. Türkiye kimdir? 83 milyon Türkiye'dir. Biz hep beraber Türkiye'yiz."

"Bizim derdimiz doğruları söylemek. Biz söylemezsek Türkiye çok daha kötüye gider." diyen Kılıçdaroğlu, ekonomiye yönelik eleştirilerde bulundu.

Çocuk mamasının bile dolarla geldiğini ancak devleti yönetenlerin bundan haberi olmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"İçerde borçlanıyorlar dolarla. Bir de diyorlar ya 'yerli ve milliyiz.' Ben de diyorum 'siz gayri millisiniz.' Benim param Türk lirası. Devlet olarak borçlanacaksam kendi vatandaşımdan, Türk lirası olarak borçlanırım. Bu mudur milliyetçilik. Beni asıl üzen nokta da bu milliyetçilik edebiyatı yapan bir saray bekçisi var, o da dolar üzerinden borçlanmaya 'aferin çok iyi yapıyorsunuz, dolar üzerinden borçlanın.' Hani Türk lirası ne oldu? Yakında bunlar doları milli para ilan ederlerse şaşırmayın. Şu anda Türkiye banklarındaki tasarruf mevduatlarının yüzde 53'ü dolar. TL'ye güvenmiyor."

İktidarın, "dolar 7 lirayı aşmasın" diye 120 milyar dolar para sattığını belirten Kılıçdaroğlu, "Bu parayı kim aldı, kim kazandı? Doları alanlar kazandı." dedi.

Reel sektörün şu andaki borcunun 162 milyar dolar olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, son iki ayda dolar artışından reel sektörün omuzuna binen yükün ise 107 milyar lira olduğunu vurguladı.

Deneme sınama yoluyla ekonominin yönetilmeyeceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Bunlar devleti yönetemiyorlar, gerçekten samimi söylüyorum Türkiye şu anda savruluyor." ifadesini kullandı.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın "Ben artık dolara bakmıyorum" dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Ne kadar bakmıyorum dese de gece uykularına girdiğinden yüzde yüz eminim. Bugün Katar'a gidiş nedeni de dolar nedeniyledir zaten, başka bir şey değil." açıklamasında bulundu.

"Siz olsanız ne yaparsınız?" sorusu yöneltilen Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Sihirli değnek falan yok, bilim var, akıl var, bilgi var. Bu konuda uzman olan kişilere yetkiyi verirsiniz o sorun çözülür. Dünyada çözülemeyecek sorun yoktur, özellikle ekonomide. 2018'de ekonomik krizin başlangıcında İstanbul'da bir toplantı yaptım, 13 madde halinde öneride bulundum, hiç eleştiri getirmedim. Merkez Bankasını söyledim, liyakati, tasarrufu... Bütün bunların hepsini saydım. Bir krizin başındaydık, bize düşen eleştirmek yerine öneri getirmekti. Öyle bir eleştiri yaptılar ki sanki biz terörü teşvik ediyormuşuz gibi. Olmadı, arkasından kriz buhrana dönüştü, bugünlere geldik. Buhrandan nasıl çıkarız? Bunu da 18 madde halinde yine oturdum hiçbir eleştiri getirmeden tek tek saydım. Bu maddeler dolayısıyla hiçbir eleştiri gelmedi. Demek ki dinliyorlar, bakıyorlar. Ama söylediklerimizin hiçbirisi de yapılmadı."

SSK Genel Müdürlüğü yaptığı döneme ilişkin eleştirilerin anımsatılması üzerine Kılıçdaroğlu, bu dönemin iğneden ipliğe denetime tabi tutulduğunu ancak hiçbir şey bulunamadığını aktardı.

"Ben genel müdürüm. Ben bakan, başbakan, cumhurbaşkanı, Meclis değilim, karar alamam." diyen Kılıçdaroğlu, yasalara göre uygulama yaptığını dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, "Bunlar korkularından Sosyal Güvenlik Kurumu'nun rakamlarını açıklamıyorlar. Niçin? Söylüyorum, Cumhuriyet tarihinin en büyük kara deliği oldu. Açıklamak zorunda ama 'açıklamıyorum' diyor." diye konuştu.

Eşdeğer ilaç uygulamasının kendi döneminde başlatıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, uygulamanın AK Parti döneminde de devam ettirildiğini belirterek, "Dolayısıyla eğer ilaç konusunda ciddi bir tasarruf varsa bana borçlular. Gitsinler baksınlar." ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, her şeyi yüzde yüz doğru yaptığı iddiasında bulunmadığını, eksiği ve yanlışı olabileceğini belirtti.

Beş kuruşun dahi hesabını verdiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Ama bunlar bırakın beş kuruşu, milyarların da hesabını veremezler. Aramızda o kadar da ahlaki bir fark var." şeklinde konuştu. 

"Salgın olmasa belki ekonomi şahlanacaktı." ifadesinin kullanılması üzerine Kılıçdaroğlu, ekonomik krizin 2018'de başladığını, o zaman pandemi olmadığını, mevcut durumun bir kriz değil, ekonomik buhran olduğunu ileri sürdü.

Kobani eylemleri soruşturmasının "Millet İttifakı"na yönelik olduğuna ilişkin açıklamaları hatırlatılan Kılıçdaroğlu, soruşturma için neden 6 yıl beklendiğini sordu. Tüm partilerin seçimlere girdiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"HDP'ye 'PKK' diyorlar. Havuz medyası diyor. Peki HDP'nin Meclis Başkan Vekili, Meclisi yönetiyor. Peki biz demeyecek miyiz, 'Siz utanmıyor musunuz, bir PKK'lı Meclisi yönetiyor. AK Partililere söz veriyor. MHP'liler söz istiyor, söz veriyor. Bu kadar ucuz bir devlet yönetimi, devlet anlayışı ya da bir siyasal bakış açısı olamaz. Varsa orada PKK'lı, belgesini, dökümanını alırsın, verirsin mahkemeye, mahkum edersin. Kimse buna bir şey demez. Ama bir partiyi blok olarak, 'bunlar PKK'lı dediğin zaman' ben de ona şu soruyu sorarım, 'Bu adam PKK'lı ise sen Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni nasıl PKK'lıya yönettirirsin.' Bunun cevabı var mı, yok.

Siyasetin de bir ahlakı, bir erdemi olur. Blok olarak bir insanı, bir partiyi suçlayamazsın. Kaldı ki Sayın Sancar'a söylediler, 'Bizim PKK ile bilgimiz yok' dedi. 6,5 milyon insanı PKK'lı mı ilan edeceğiz. Böyle bir düşünce olabilir mi? Ben, HDP'liler haksızlığa uğradığı zaman onların hakkını savunup, AK Partililer haksızlığa uğradığı zaman 'iyi oldu' dersen ben çifte standart uygulamış olurum. Ama ben Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı görevden alındığında da yanlış yapıyorsunuz' dedim." 

"Melih Gökçek gidince üzüldünüz mü?" sorusu üzerine de Kılıçdaroğlu, "Evet halkın oyuyla gelmişti halkın oyuyla gitmesi lazımdı." yanıtını verdi. 

Zorluklar yaşadıklarını ancak umutsuz olmadıklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Bu ülkeye huzurun gelmesi lazım, demokrasinin gelmesi lazım. Bu ülkede herkesin karnının doyması lazım. Bu ülkede kendini kim sahipsiz hissediyorsa biz onların yanındayız." ifadelerini kullandı. 

"CHP ile İYİ Parti'yi karşı karşıya getirmek istiyorlar"

Kılıçdaroğlu, Kobani operasyonuyla CHP ve İYİ Parti'nin karşı karşıya getirilmek istendiğini ileri sürerek, "Özel bir arayışları var, bunun için yaptılar. İYİ Parti ayrı, biz ayrı bir partiyiz. Onlar da demokrasiyi biz de demokrasiyi savunuyoruz. Partilerin ayrı görüşleri ve ayrı programları var. Biz AB'ye başka bakarız, onlar başka bakarlar. Biz Ortadoğu'ya başka bakarız, onlar başka bakarlar. Ama bu ülkede demokrasi ise, evet demokrasiye beraber bakalım, demokratik parlamenter sistem olsun." şeklinde konuştu.

Kılıçdaroğlu yaşanan son gelişmelerin millet ittifakını ayrıştırmayı başarıp başarmadığı sorusuna, "Başaramadılar. Bu ülkeyi gerçekten de seviyoruz demokrasi içinde bir adada yaşamak istiyoruz. Farklılıkları siyaset zenginlik gördüğü andan itibaren bu ülkede her şey güllük gülistanlık olur." ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, 7 milletvekili için fezleke düzenlendiğinin hatırlatılması üzerine ise şunları kaydetti:

"Fezlekeler gelir, görmeden bir şey söyleyememiz mümkün değil. Arkadaşlarımız bakarlar, fezlekeler doğru mudur, yanlış mıdır, bakılır, ona göre karar verilir. Dokunulmazlıklar kaldırıldıktan sonra belli bir sayı diyelim ki düştü milletvekili, düştükten sonra bir ara seçim olur mu olmaz mı? Düşerse ara seçim kaçınılmaz olarak gündeme gelir. Belki hükümet bir erken seçim bile yapabilir." 

Kılıçdaroğlu, anketlerde CHP'nin oylarının neden yükselmediği sorusu üzerine aşırı kutuplaşmış toplumda insanların oy verdikleri partileri değiştirmelerinin kolay olmadığını savundu.

Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama ne zaman ki iktidar partisinin kendisini ezdiğini, kendisinin çıkarları lehine karar almadığını, alınan kararların Türkiye'nin aleyhine olduğunu görür ve bunu içselleştirirse kararını değiştirir. Bunun için de zaman dilimine ihtiyaç var. Ama şu da başka gerçek; bizim oyumuz düştü değil, artıyor. Beklediğimiz ölçüde artmıyor. Bir kararsız grup var, bu grup doğal olarak hem siyaset kurumunu ve hem iktidarı sorguluyor. Zaten siyasette bizim beklediğimiz de vatandaşın siyaset kurumunu sorgulaması ve düşünmesidir." 

Kararsızların olmasının siyaset kurumunun sağlıklı sorgulanma zemini açısından önemli olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, "Ben bunu çok önemsiyorum. CHP'yi de sorgulayacak doğal olarak. Bizim her söylediğimiz yüzde yüz doğrudur, belki kabul etmez ama 'bunlar da doğruyu söylüyor' diyebilecektir. Ve biz çok eminim ki, ilk yapılacak seçimde Türkiye demokrasisini güçlendiren, böyle bir siyasi iradeyi iktidara getiren bir ülke olacaktır." diye konuştu.

Bahçeli'ye "seçim" çağrısı

Ülkenin yönetilmediğini savunarak erken seçim çağrısı yapan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Bunu kime söylüyorum, bunu Sayın Bahçeli'ye söylüyorum. Eğer sen bu ülkeyi seviyorsan, bu ülkenin bekasını düşünüyorsan, bu ülkede insanların huzur içerisinde yaşamasını istiyorsan, çık kardeşim yarın sabah de ki 'Yeter artık' de Türkiye'yi seçime götür. O zaman Türkiye farklı bir sürecin içine girer. Sorumluluk sahibi insanlar gelir bu ülkeyi adam gibi yönetirler."

"Sayın Şentop'a düşen Enis Bey'i Parlamentoya davet etmek"

Kılıçdaroğlu, Enis Berberoğlu'nun durumunun sorulması üzerine de, 140. paragrafı anımsatarak, şöyle devam etti:

"Dosyanın ilk derece mahkemesince yapılması gereken ilk iş Yargıtay'ın onama kararına bağlı sonuçların geri alınması amacıyla yeniden yargılama kararı verdikten sonra 'başvurucu hakkındaki yargılamanın durmasına karar vermekten ibarettir' diyor. Alacaksın dosyayı diyor. 'Yargıtay'ın kararlarını tamamen tashih edeceksin' diyeceksin ki dokunulmazlığı var. Dolayısıyla dosyayı gönderiyorum. Mesele bitti. Sayın Şentop'a düşen karar okunur mu okunmaz mı biliyorum Enis Bey'i parlamentoya davet etmektir. Yapılacak iş o kadar basit. Anayasa Mahkemesi hakka, hukuka ve adalete uygun bir karar vermiştir."