İşte Ünal’ın CNN TÜRK canlı yayınında yaptığı açıklamalardan satır başları:

31 Mart bitmemiş bir seçimdi. Aslında bu seçim tamamlanmamış bir seçim olması özelliğiyle aslında iki türlü başkanlık seçimlerinin ikinci turuna benzer bir seçim. Özellikle tarafların ikinci turda ortaya koyduğu tezler, yaklaşımlar, bunlar seçimin dilini dinamiğini belirliyor.

Bizim durduğumuz yerden bakıldığında ortada çok net olarak gözüken birkaç husus var. öncelikli olarak YSK’nın, dolayısıyla CHP’nin YSK temsilcisinden bütün bu süreçlerini takip eden milletvekilleri ve müşahitlerine varıncaya kadar herkesin kabul ettiği yer değiştiren 16 bin oy var. sayın Binali Yıldırım’ın hanesine yazılan 16 bin oy var. 16 bin oy yer değiştirdiğine göre; bu yer değiştirmeye biz halk dilinde çalındı diyoruz. Biz bu seçim iptal edilsin ya da yenilensin istemedik. Biz öncelikli olarak bütün oylar sayılsın istedik. Çünkü oyların yüzde 10’u sayıldığında 16 bin oyun çalındığı ortaya çıktığına göre oyların tamamı sayıldığında farkın tamamen açılacağı ortadaydı. Maalesef oyların sayılmasına karşı çıkıldı.

Bir gece CHP’lilerin İl Seçim Kurulu’na ve hakimlerin İl seçim kuruluna gitmesi ve ertesi gün oyların tamamının sayılmasına yönelik talebin reddini gördük. biz de olağanüstü itiraz hakkımızı kullandık ve seçimlerin yenilenmesini istedik. Şimdi çok kısa bir süre kaldı.

ORDU'DAKİ VIP TARTIŞMASI

İnsanlar artık gerçekle yalan arasındaki bağın akışını, bu kadar yüksek iletişim olduğu dönemde ayırt edemiyorlar “o halde yalan söyleyebiliriz” diyorlar. En son Ordu’da olduğu gibi, bunu tartışmıyorum çünkü burada ahlaki bir konu var “Ben valiye basit dedim” diyen, bütün görüntülerde ortaya çıkmış olmasına rağmen kamuoyunun gözünün içine bakarak en son ortak canlı yayında da bunu açık bir şekilde inkar etmeyi, dolayısıyla kamuoyuna yalan söylemekten herhangi bir şekilde rahatsızlık duymayan bir profille karşı karşıyayız. Bu tabii siyasetin değil de ahlakın konusu olarak görüyorum.

İSMAİL KÜÇÜKKAYA - EKREM İMAMOĞLU GÖRÜŞMESİ

8 Haziran’da biz sayın Engin Altay ile ilk toplantımızı yaptık. Cumartesi yaptığımız bu toplantıda bu görüşmenin nasıl olması gerektiğini konuştuk. Ve ilk toplantıda moderatörün kim olması gerektiği konuşuldu. İkinci toplantıda moderatöre karar verildi. Engin Altay, İmamoğlu'nu aradı. Ben de Binali Yıldırım’ı aradım. Binali Yıldırım da ‘siz bir karar verin ‘dedi. 9 Haziran akşam tekrar Engin bey ile bir araya geldik. Moderatörü belirledik. Biz moderatörü aradık. Ben tanışmamıştım. Engin beye dedim ki sen ara ve tebliğ et.

Kendisine tebliğ edildiğinde de pazartesi basın açıklaması yapacağımızı ve herhangi bir kimseyle paylaşmamasını rica ettik. Pazartesi basın açıklamasıyla duyurduk. 6 maddelik protokolü hazırladık. Ve basın açıklamasında biz moderatörün adaylarla görüşebileceğini ve insiyatifin moderatörde olduğunu söyledik. Öncesinde de yok 10 soru CHP hazırlasın, 10 soru AK Parti hazırlasın böyle bir şey konuşulmadı. Bunlar tartışıldı dedik ki inisiyatifi moderatöre bırakalım, moderatör adaylarla görüşsün dedik. Buraya kadar sorun yok.

Peki bunun teknik altyapısını kim hazırlayacak? Dedik ki TRT hazırladık. CHP, TRT’nin teknik altyapı hazırlamasına karşı çıktı, FOX hazırlasın dedi. Biz dedik ki, bizden FOX’u kabul etmemizi beklemeyin. İki siyasi partinin teknik altyapısı kiralama yoluyla gerçekleştirsin dedik. Ve nihayetinde güzel bir şekilde gerçekleştik.

11 Haziran’da CHP adayı Binali Yıldırım’ın soruları istediğini açıkladı. İddia edince; ki böyle bir şey söz konusu değil. Bunu hem İsmail Küçükkaya, hem ben hem Engin Altay yalanladı. Ve bu iddiadan sonra da moderatör artık kimseyle görüşmeyeceğine dair; görüşmediğine dair açıklamaları oldu.

12 Haziran günü dedik ki biz İsmail Küçükkaya ile bir toplantı yapalım. Çarşamba günü 12.00’de toplantı yapacağımızı söyledik, 12.10 gibi toplantıya katıldı. Ve biz bu toplantıda ne konuştuk? Kaç soru, 15 soru 3 dakika, 3 özel soru ikişer dakika. Bir çerçeve oluşturmanız gerekiyor. Ne oluyor? İsmail Küçükkaya yayının sonunda aileleri canlı yayına davet etti. Katılmak istemeyebilirler, nihayetinde katılmak istemediğini söylediler. Kendisine iletildi, sonunda fotoğraf verdiler. O yüzden ilk defa Türkiye’de böyle bir şey gerçekleştiği için her şeyi çerçeve altına almanın doğru olacağını ifade ettik. ‘Adaylarla görüşmeyeceğim, sadece telefonla görüşeceğim adaylarla’ dedi.

Engin Altay, İsmail Küçükkaya ve benim yaptığım toplantıda ‘sadece telefonla görüşeceğim’ dedi. Oysa bir gün sonra gitmiş ve Ekrem İmamoğlu ile görüşmüş.

14 Haziran’da biz Engin Altay ile son bir Lütfi Kırdar’da hem güvenlik açısından; bu konuda toplantı yapmışız. Ve 15 Haziran’da 17.00’de sayın Binali Yıldırım ile son bir görüşme yaptım. Binali beye şunu sordum. İsmail Küçükkaya sizinle görüştü mü? “Hayır görüşmedi” dedi. Bunun üzerine Engin Altay’ı aradım. Arama saatimi de söyleyeyim. Ben bir özelliğim vardır, ajandam vardır her şeyi dakika dakika yazarım.

Binali bey ile görüşüyorum ve 17.56’da Engin Altay’ı arıyorum. Diyorum ki, Binali bey ile görüşmemi diyorum. Kendisini bir arar mısın, kendisinden bir bilgi alır mısın?

Çünkü Küçükkaya ile görüşmeleri Engin Altay yürütüyor. Engin Altay Küçükkaya’yı arıyor. Engin Altay’ın telefonda söylediği şudur. “Sayın Ekrem İmamoğlu ve Yıldırım ile telefonda konuşmuş. Ama danışmanlarıyla görüşmüş” diyor. Binali beye diyorum ki, “sizinle telefonda görüştüğünü söyledi” Tebrik etmek için diyor aradım. Sonra ben İsmail Küçükkaya’yı arıyorum. Diyorum ki, hani biz size bu yetkiyi verdik, iki partinin temsilcisi olarak biz size adaylarla görüşme yetkisi verdik. Bunu da basın toplantısında açıkladık. Siz adaylarla neden görüşmediniz?

“Ekrem İmamoğlu ve Binali bey ile telefonda görüştüm. Ama danışmanlarıyla görüştüm” diyor. Bize bu görüşmeye dair bir şey söylemiyor. Engin beye de bir şey söylemiyor. Şu görüşmeden Engin beyin de bilgisi yok.

Şimdi şunu söyleme hakkı vardır moderatörün. Der ki “görüştüm, görüşmedim” Ama burada ahlaki sorun var. Bana görüşmedim demesi ahlaki bir sorundur. Çarşamba günkü toplantıda telefonla görüşeceğim deyip, Perşembe günü gidip Ekrem İmamoğlu ile 46 dakika görüşmesi ahlaki bir sorundur.

Biz moderatörlük yapacak kişinin adaylarla görüşüp görüşmemesine bir şey demiyoruz. Biz yapılan görüşmenin gizlenmesinin bir sorun olduğunu, bu görüşmeyi gizli bir şekilde yapmasının sorun olduğunu söylüyoruz.

Kaldı ki Binali bey açıkçası meydan okumuştur. Karşı tarafın herhangi bir şekilde mağdur olmaması, mağdurluk duygusu yaratılmaması için Binali bey dedi ki “moderatör kim olursa olsun” Diyorlar ya bunlar ‘biz güvenilir insanlarız. Tarafsız olduğumuz için seçildik’ Hayır, siz açıktan Ekrem İmamoğlu’nu desteklediğinizi beyan ettiğiniz için bizim tarafımızdan tercih edildiniz.

Mesele Ekrem İmamoğlu’nu açıktan desteklediğini ifade eden kişilerin moderatör olarak seçilmesini istemesidir Binali beyin. Önce Uğur Dündar’ı söyledi, bana Fatih Portakal’ı söyledi.

Şunu da ben kendisine söyledim. Sonuçta TV kameralarının önünde gerçekleşiyor. Kameraların önünde olay gerçekleşirken sorular verilmiş midir, verilmemiş midir? Soruların verilip verilmemesi değil mesele. Burada mesele şeffaf davranılmaması ve kendilerinin kamuoyunu yanlış bilgilendirmesi. Ve ben sorduğum halde bana Ekrem İmamoğlu ile görüşmediğini söylemesidir.