İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Kadın Danışma Konseyi Başkanı Esra Albayrak, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararının ardından ortaya çıkan gelişmeler ile Kadın Danışma Konseyi’nin çalışmalarına ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

İİT Kadın Danışma Kurulu’nun nisan 2016’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında İstanbul’da toplanan İİT Zirvesi’nde gündeme geldiğini anımsatan Albayrak, “Cumhurbaşkanımız böyle bir konseyin kurulmasını teklif ettiler. Kadın Danışma Kurulu (WCC) İslam ülkelerinde kadınların toplumsal rolünü güçlendirmeye, siyasi ve ekonomik süreçlere katılımını arttırmaya, karar verici pozisyonlara dahil edilmelerine katkı sağlamayı amaç edindi. “ dedi.

Albayrak, Konseyin küresel planda da Müslüman kadın imajı üzerinden oluşturulan İslamofobik etiketlemelere karşı bir farkındalık oluşturma ve savunuculuk yapma misyonu bulunduğunu kaydederek, “İşte bu minvalde ilk defa 2016 mayıs ayında İstanbul’da toplanan konseyimiz, İslam coğrafyasının 3 ana bölgesini temsil eden, alanlarında başarılı ve konseyin misyon ve hedeflerine kendini adamış 9 kadın üye ile çalışmalarını yürütüyor. Bu üyeler iki yıllık periyotlarla seçilmekte ve süreleri dolduğunda görevlerini devretmekteler.” dedi.

“ABD arabulucu olamayacağını ortaya koydu”

Albayrak, ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’le ilgili kararını son derece kaba bir üslupla açıkladığına işaret ederek, bu kararı vicdan sahibi herkes gibi üzüntü ve tepkiyle karşıladığını dile getirdi.

“Bu mesele sorumsuzca, iç politika malzemesi olarak kullanılabilecek bir mesele değil” diyen Albayrak,  şunları söyledi:

“Hakkında BM kararlarının olduğu ve Orta Doğu halklarını da aşan dünya genelinde bir mutabakatın bulunduğu Kudüs konusunda verilen bu karar tek taraflı bir oldu bittiyle başta Filistin halkı olmak üzere, dünyaya kabul ettirilmek isteniyor. BM kararlarına rağmen on yıllardır sessiz ama sistematik bir şekilde Filistin topraklarının işgal edilmesini dünya izliyor. Amerikan başkanının yaptığı bu sorumsuz açıklama aslında bu fiili işgal durumuna meşruiyet kazandırma çabası gibi görünüyor. Ancak bu girişim yalnız Filistinlileri ya da Müslüman ülkeleri değil bizzat BM’i yok sayan bir girişimdir ve ABD bu kararıyla Ortadoğu’nun en derin krizinde taraf tutmaktan çekinmeyerek arabulucu olamayacağını çok açık şekilde ortaya koymuştur. Nitekim 3 semavi din için de ayrı ayrı büyük önem ifade eden Kudüs için Amerikan Başkanı’nın açıklamasında kullandığı ‘Yahudilerin ebedi başkentidir’ ifadesi sadece Müslümanlar için değil Kudüs’ü kutsal sayan  Hristiyanlar için de incitici ve hatta tehditkardır.”

“En büyük mağdur kadın ve çocuklar”

Albayrak, mübarek belde Kudüs’ün kadınıyla erkeğiyle bütün bir İslam aleminin ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’ya ev sahipliği yaptığını, Kur’an-ı Kerim’de bahsi geçen İsra hadisesinde de Hz. Muhammed’in miracının uğrak yeri olduğunu anımsattı.

Müslüman kadın özelinde değerlendirildiğinde Filistin meselesinin çözümsüzlüğe itilişinin belki de en büyük mağdurlarının dünyada gerçekleşen başka çatışma süreçlerinde de olduğu gibi kadınlar ve çocuklar olduğunu vurgulayan Albayrak, şu ifadeleri kullandı:

“Amerikan Başkanının Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımakla fitilini tutuşturduğu bu son süreç, maalesef yine en çok kadın ve çocuklara bedel ödetecektir. Filistin halkının temel haklarını gasp eden ve Yüzbinlerce Filistinli mültecinin memleketlerine dönme umudunu zora sokan bu süreci durdurmak uluslararası toplumun Filistin halkına özellikle de Filistinli kadınlara ve çocuklara borcudur.”

“Vakit ayrışma, bölünme vakti değil”

Albayrak, “Filistin’in kadınları için daha çok şey yapabileceğimize inanıyorum” diyerek, yakın zamanda konseyin düzenlediği “Ally For Future” adlı genç kadın liderlik ve girişim programlarında 50 farklı İslam ülkesinden geleceğe pozitif katkı sunmak isteyen başarılı gençleri biraraya getirdiklerini anlattı. 

Aralarında Filistinlilerin de bulunduğunu belirten Albayrak, şunları kaydetti:

“İslam dünyasının kadınları olarak aramızdaki kardeşlik bağlarını güçlendirmek için her şeyden önce birbirimizi tanımanın aslında temel bir ihtiyaç olduğunu ve tanıdıktan sonra dayanışma kültürünü geliştirmenin mümkün olduğunu gördük. Bu noktada gençlerimize liderlik becerilerinin kazandırılması ve içinde yaşadıkları siyasi ve toplumsal şartlar ne olursa olsun çözüm üretme kapasitelerinin arttırılması önem arz ediyor.”

Albayrak, Filistinli kadınların özelde eksikliğini duydukları çok daha temel ihtiyaçlar bulunduğuna dikkati çekerek, “Güvenlik gibi, temel sosyal hizmetlere erişmek gibi, üretime geçecekleri sağlıklı koşulların oluşturulması gibi. Bunların sağlanması noktasında özellikle uluslararası örgütlere ve bilhassa İslam ülkelerine büyük bir sorumluluk düşüyor. Vakit ayrışma, bölünme vakti değil, dünya barışını önemseyen tüm milletlerin bu sorunu çözmek adına birlik olma vaktidir.” şeklinde konuştu.

Yahudi kadınlara çağrı

Albayrak, barış ve arabuluculuk çabalarında Yahudi kadınlara da roller düştüğüne değinerek, şunları söyledi:

“Kadınların arabuluculuk süreçlerinde önemli roller üstlendikleri artık kabul edilen bir gerçektir. Kadınların barış süreçlerinin daha hızlı inşası için çok daha etkili rol almaları gerekiyor kanaatimce. Bu noktada Yahudilerin de içinde farklı fraksiyonlar olduğunu bizzat biliyorum. Çok yakın tanıdığım sevdiğim vicdan sahibi, adaletli Yahudi arkadaşlarım oldu ve onların aktif olarak İsrail devletinin işgalci politikalarına direnç göstererek Batı kamuoyunda farkındalık oluşturmaya gayret ettiklerini biliyorum. Çok farklı eylemlerin parçası olduklarını da… (Filistin İçin İsrail'i Boykot Girişimi) BDS hareketi gibi. Bu hareketlerin güçlenmesi ve İsrail devletinin insan haklarını hiçe sayan karar ve uygulamaları sebebiyle Yahudilerce de daha güçlü şekilde baskı altına alınması gerektiğine inanıyorum.”

Son günlerde iyimserliği korumanın zorlaştığını dile getiren Albayrak,  yine de insan vicdanına, bilhassa kadınların sağduyusuna ve çözüm üretme kapasitesine inandığını bildirdi.

“Sağ duyudan uzak hamleler” 

Albayrak, kısa vadeli iç siyaset kazanımları için sağ duyudan uzak bir şekilde yapılan dış politika hamlelerinin radikal örgütlerin beslendikleri bir zemin doğurmasının ayrıca ürkütücü olduğunun altını çizdi.

“Batı dünyasının bunu gözardı etme lüksü yoktur” diyen Albayrak, “Küresel terör, radikal örgütlenmeler bugün bütün dünyanın canını acıtıyor. Bu örgütler için çaresizliğe itilmiş, ümidini kaybetmiş topluluklar en büyük insan devşirme sahasıdır. Buna müsaade etmemeliyiz.” uyarısında bulundu.

Albayrak, barışın hızla yeniden gündeme alınması, BM kararlarının da öngördüğü üzere İsrail’in yeniden 1967 sınırlarına çekilerek başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devlet’inin kurulması ve Filistinli çocuk ve kadınların yeniden huzur içinde yaşamlarını sürdürebilecekleri bir ortamı sağlamak için gayret etmeye devam edeceklerini bildirdi.​