Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Camiler ve Din Görevlileri Haftası dolayısıyla düzenlenen etkinlikte din görevlilerine hitap etti.

Konuşmasına salondakileri selamlayarak başlayan Erdoğan, "Bugün Batman'da 7 askerimizin şehadetini anmadan geçemeyeceğim." ifadelerini kullandı.

Batman'ın Gercüş ilçesinde PKK'lı teröristlerce düzenlenen saldırıda şehit düşen 7 şehit başta olmak üzere, tüm şehitler için Fatiha suresinin okunmasını isteyen Erdoğan, "Bu mücadelemizi hiç aksatmadan kararlılıkla sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Şehitlerimizin, gazilerimizin kanlarını yerde bırakmayacağız. Bu gelişmeler, olaylar, bizim hırsımızı da özellikle düşmanımıza karşı olan kinimizi de daha da fazlasıyla artırmaktadır. Bunu da bilmelerini tekrar hatırlatıyorum." diye konuştu.

Camiler ve Din Görevlileri Haftası nedeniyle din görevlilerini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde misafir etmekten bahtiyarlık duyduğunu belirten Erdoğan, 81 vilayetten gelen din görevlilerinin bütünlükle cem olmalarının kendilerine ayrı bir güç, geleceğe yönelik umut aşıladığını vurguladı.

"Birçoklarının hidayetine vesile olur inşallah"

15 Temmuz gecesi okudukları selalar ve ezanlarla milleti darbeye karşı kıyama çağıran tüm din görevlilerine şükranlarını sunan Erdoğan, programda Kur'an-ı Kerim tilavetleriyle gönülleri mesrur edenlere teşekkürlerini iletti.

Erdoğan, "Rabbim, bizleri Kur'an'ın aydınlığından, rehberimiz, sevgilimiz, Resul-i Kibriya Aleyhissalatu vesselam efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa'nın sünneti seniyesinden ayırmasın. Mevla, ruz-i mahşerde, ananın evladını tanımayacağı o büyük hesap gününde hepimizi Peygamber Efendimizin Liva-ül Hamd ismiyle müsemma sancağı altında buluştursun." diye dua etti.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ve heyetine bu buluşmadan dolayı teşekkür eden Erdoğan, tüm imamların, müezzinlerin, Kur'an kursu öğreticilerinin, vaiz ve müftülerin, din müşavirlerinin camiler ve din görevlileri haftasını gönülden tebrik etti, yurt içinde ve yurt dışında görev yapan Diyanet mensuplarına selamlarını iletti.

Erdoğan, televizyonda bu hafta açılışını yaptığı Köln Merkez Cami ile ilgili yapılan bir yayını izlediğini anlatarak, "Almanya'daki özellikle Almanlar şu anda bu camimizi yoğun bir şekilde ziyaret ediyorlarmış. Gerçekten mutlu oldum. Çünkü o ziyarete gelen Almanlar, Hoca efendi de Kur'an-ı Kerim tilavet ediyor, onlar da diz çökmüş, oturmuşlar, Kur'an dinliyorlar. Temenni ederim ki bir çoklarının hidayetine vesile olur inşallah." dedi.

"Ortada güzel bir eser var"

"Eser, müessiri ile zengindir" sözüne atıfta bulunan Erdoğan şöyle devam etti:

"Ortada güzel bir eser var. Müessiri de hakikaten güzel bir eser ortaya koymuş. Gerek o eyaletin valisi gerek gelmiş geçmiş belediye başkanlarına da şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum. Böyle bir yerde, böyle bir imkan hasıl ettikleri için tabi bu teşekkürümüzü bildirmeyi Müslümana yakışan bir görev telakki ettiğim için söylüyorum."

Başkan Erdoğan, Diyanet camiasının 140 bini aşan meslek personeli sayısıyla yalnızca ülke sınırları içinde irşat çalışmaları yürütmekle kalmadığını, Arakan'dan Somali'ye, Filistin'den Açe'ye, Haiti'den Pakistan'a kadar dünyanın en zor bölgelerinde yürüttüğü irşat ve yardım çalışmalarıyla mazlum ve mağdurların elinden tuttuğunu anlattı.

Bu camianın, Ramazan ve Kurban bayramlarında vatandaşlar ile ihtiyaç sahiplerinin bayram sevinci yaşamasına vesile olduğunu bildiren Erdoğan, "Bu camia, dünyanın her köşesindeki Müslüman azınlıkların çocuklarına sağladığı burslarla hem dini eğitim öğretim hem de örgün eğitim öğretim imkanı sağlıyor." diye konuştu.

Erdoğan, Diyanet camiasında resmi veya gönüllü olarak çalışan herkese teşekkür etti, çalışmalarında başarılar diledi.

"140 bin kişilik bir ordu, bu asla hafife alınamaz"

Başkan Erdoğan, bir konuya değinmeden geçemeyeceğini belirterek,  konuşmasına şöyle devam etti:

"140 bin kişilik bir ordu, bu asla hafife alınamaz. 'Acaba biz, inancımızı bu ülkede yaşamak ve yaşatmakta niye başarılı değiliz?' sorusunu kendimize sormamız lazım diye düşünüyorum. Bu konuda kendimizi çek etmemiz lazım. Bir yerde bir eksiğimiz var. 140 bin kişilik böyle bir ordunun olduğu yerde, az önce Hocam ayet-i kerimeyi de okudu, içinizden hayırlı bir topluluk çıksın, hayrı güzeli tebliğ etsin ve şimdi bu tebliğler yapıldığı halde acaba neden biz beklediğimiz neticeyi alamıyoruz? Öyleyse daha fazla çalışmamız lazım, daha fazla gayret etmemiz lazım."

"Gönüllerin Fatihi olmanız gerekiyor"

Başkan Erdoğan, çocukluk dönemlerini anımsatarak, geçmişte mahallelerde halkın en çok güvendiği kişiler arasında imamların, muhtarların yer aldığını belirtti. 

"Şimdi bu bağlar niye koptu? Bu bağları yeniden tesis edemez miyiz?" diyen Erdoğan, bu konu üzerinde çalışılması gerektiğini vurguladı. 

Başkan Erdoğan, din görevlilerine hitaben, "Şu 140 bin kişilik ordu, ülkemizin çehresini değiştirmelidir diye düşünüyorum. Zira bütün o olumsuzluklardan Allah'ın izniyle bize düşen görevler var ama sizin 'gönüllerin Fatihi' olmanız gerektiği için bunu söylüyorum. Cuma hutbelerimizle, günde 5 vakit namazlarımızla bunun üzerinde düşünmemiz lazım; 'acaba arkamda niye cemaat yok' veya 'arkamda niye iki, üç kişi, beş kişi var da bir saf yok?" ifadesini kullandı.

Bunların üzerinde durup düşünülmesini isteyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Rahmetli babam her akşam beni camideki hocama gönderirdi. Okuldan çıkar, akşam oraya giderdim. Takipçiydi, yanlış yaparsam da hakkımdan gelirdi, gitmem gerekirdi. Şimdi bu konularda bizim ailelerle münasebetlerimizin de sıcak ilişkiler halinde devamının sizler tarafından tesis edilebileceğine inanıyorum. Bunu yapmamız lazım. 

Hanım hocaların, bulundukları mahallelerin anneleriyle ilişkilerini geliştirmesi lazım. Bulundukları mahallelerin özellikle yetişkinleriyle, bayanlar noktasında ilişkileri geliştirmeleri lazım. 'Sadece ben hocayım, maaşımı alayım. 10, 20, 30 tane kız öğrenciye ders vereyim' bunlar yeterli değil." 

"Bütün camilerimizin kapılarının açık olması gerekir" 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, benzer şekilde imamların, müezzinlerin camileri günde 5 vakit "kapıyı aç-kapa" anlayışıyla hareket etmemesi gerektiğine dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bana göre daha hassas, 'acaba camilerimizin kapısı namaz dışında kapatılmalı mı, kapatılmamalı mı' bu soruyu kendimize sormamız lazım. Sadece Sultanahmet'in, Süleymaniye'nin, Kocatepe'nin, Millet Camisi'nin kapısının sürekli açık olması bize yetmez; bütün camilerimizin kapılarının açık olması gerekir. Hocalarımızın da imam, müezzin, burada aralarındaki görev dağılımıyla nöbetleşe bu işi götürmeleri lazım. Buna ihtiyacımız var. Hep beraber bu seferberliği bugünün mevzusuna uygun olarak sürdürmemiz lazım.

Çünkü bu milletin er veya geç sığınacağı en önemli yer camilerimizdir. Mana ne? Cem eden. Bizim toplanacağımız yer orası değil mi? Cem olacağımız yer orası değil mi, orası. Ama bunu sevdirmemiz, başarmamız, onlar da sizin göreviniz. Hep beraber bunu yapmamız lazım. Biz de üzerimize düşeni yapacağız ve bunu çok daha seri hale getireceğiz." 

"Camilere kadınlar giremez diye bir ayet mi, bir hadis mi var?" 

Başkan Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığının camilere olan teveccühü artırmak, camilerin toplumsal ve beşeri hayattaki önemine dikkati çekmek için uzun süredir gayret gösterdiğini anlattı. 

Bu amaçla 1986'dan itibaren ekim ayının ilk haftasının "Camiler ve Din Görevlileri Haftası" olarak kutlandığına işaret eden Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığının özellikle çocuklar ve kadınların camilere olan ilgisini artırmayı hedefleyen etkinliklerini memnuniyetle takip ettiklerini bildirdi.

Erdoğan, Almanya'daki temasları esnasında, "Kadınların camiye ilgisinin artırılması gerekir.", "Kadınlar da camiye gelmelidir, bu noktada önlerinin açılması gerekir." şeklindeki sözlerini anımsatarak, şu ifadelere yer verdi:

"Bugün de Türkiye'deki üst düzey yönetici bir hanımefendi bundan çok mutlu olduğunu ama 'Maalesef Anadolu'da bir cenaze sebebiyle merasime katıldım, adeta bizi camiye sokmadılar. Fakat ben bayan arkadaşlarla beraber yine de caminin dışında bir yer yerde, birlikte namaza iştirak ettik' dedi. Çok ilginçtir, hala bu çirkin geleneklerle, bunları İslam diye gösteren zihniyetler, mantıklar var. Bizim bundan kurtulmamız lazım.

Hazreti Ayşe validemiz camide hadis dersi yapmıyor muydu? Camilere kadınlar giremez diye bir ayet mi, bir hadis mi var? Ben ne okudum ne gördüm ne duydum ne biliyorum. Bana hocalarım böyle bir şey öğretmediler. Peki kim, hangi kafayla bunu yapıyor? Artık bu yanlış tabuların yıkılması lazım. Bunu başta Diyanet İşleri Başkanımın yürütmesi lazım. Bunları aşacağız, bunları yıkacağız." 

"Bu tabuları yıkmaya başladığımızın alameti" 

Bu konuda çok garip şeylerle karşı karşıya kaldıklarını aktaran Erdoğan, "Eğer bugün huzurlarınızda bir Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı hanım hocamız varsa, işte bu tabuları yıkmaya başladığımızın alametidir." dedi. 

Erdoğan, bu yasakları getirenlerin bunları niye getirdiğinin de farkında olmadığını vurgulayarak, saygı duyduğu bazı hocalarla bu konuları zaman zaman tartıştığını belirtti. Erdoğan, "Hocam yanlış yapıyorsunuz, olmaz. Sizin bu söylediklerinizin hiçbir İslami kaynağı yok, neye dayanarak bunları söylüyorsunuz? Bunları bir hanımefendi gelip de kimden öğrenecek?" diye sorduğunda, cevap veremediklerini ama bu konularda hazırlıklı olmayan biri karşılarına geldiğinde "Olmaz, böyle" denilerek bu işlerin geçiştirildiğini, böylece camilerin adeta kadınlara kapatıldığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ecdadımıza bile baktığımız zaman, camilerin balkonlarında hep o kafesler vardır. Niye ecdadımız o kafesleri oraya koymuş, hanımlar da camiye gelsin diye. O kafesli bölgeler illa da olması şart değil ama onu da yapmışlar. Fakat daha sonra bu anlayış çekilmiş gitmiş."