Koronavirüs süreci insanların daha çok evde zaman geçirdiği, kendilerini dinledikleri ve tanıdıkları bir dönem oldu.

İnsanlar kendini dinledikçe, tanıdıkça aslında farkındalıkları artıyor, kendilerine dair birçok şeyi gözlemliyor ve görüyorlar. Bunların sonucunda da bize yansıyan tarafı da şu oldu: İnsanların kaygılı halleri arttı.

Psikolog Fulya Arabacı, “Pandemi döneminde özellikle kaygı bozuklukları ve depresyonla gelen kişilerin sayısı çokça arttı.” dedi.

Konuşmasının devamında arabacı, Kişinin durumunu saptadıktan sonra hem ilaç tedavisi ile hem de psikoterapi ile ilerlemek en sağlıklısı olduğunu belirtti

“Kaygı bozuklukları aslında en fazla rastladığımız şey ve kaygı bozukluklarında yapılabilecek ilk şey baş etmek için yeni yöntem öğrenmek, yeni alternatif düşünceler üretebilmek ya da yeni alternatif davranışlar geliştirebilmek. Bunun için ne yapılabilir? Aslında bu noktada kişi bazen tek başına üstesinden gelemeyebilir. O yüzden bazen destek almalarını önere biliyoruz. Ama basit rutin şeylerle de birazcık kişi anlık ruh halini ya da günlük ruh haline katkıda bulunabilir. Ne gibi? Basit aktiviteler, spora yönelmek, yürüyüşlere yönelmek gibi, hobilerden vazgeçmemek gibi. Çünkü bize gelen kişiler diyor ki; ‘istek yok, herhangi bir şey yapmak istemiyorum ben o yüzden dinleneyim ya zaten pandemi de var, bir şeyi yapmayayım.’ Evet, ama bu kişi daha da geriye götürür. O yüzden kaygıların ve üzüntünün biraz üstüne gitmek gerekiyor. Eğer yapamıyorsa bu noktada mutlaka bir destek alınmalı. Çünkü bu ilerleyerek gidebilecek bir şey.”

“Kişinin durumunu saptadıktan sonra olabildiğince ikili tedavi ile ilerlemek. Yani hem ilaç tedavisi ile hem de psikoterapi ile ilerlemek en sağlıklısı aslında. Ama bazen toplumda ilaca karşı bir önyargı olabiliyor. Bu önyargıların giderilmesi artık bizlere düşüyor aslında. Tabi ki saygı da duyuyoruz. İlaç kullanmak istemeyen insanlar nasıl psikiyatristler de bizler de saygı duyuyoruz. Ama en makulü dediğim gibi ikisinin bir arada ilerlemesi aslında.”

Haber: Mehmet Deveci