Kentteki inşaat mühendisleri adına basın açıklamasını Kahramanmaraş İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Ökkeş Buğra Dalkıran 1999 yılı öncesi yapılan bütün binalar tasarlanırken, bina ağırlığının %8’i kadar yatay deprem kuvveti etki eder mantığı ile binalarımız tasarlanmıştır.” Dedi.
acılarımızı hiç unutmayacağız, bir ömür saatlerimiz her 4:17’yi gösterdiğinde aynı acıyı yaşayacağız. Kaybettiklerimizi asla geri getiremeyeceğiz. Gelin bu depremi herkesin anlayabileceği şekilde inceleyelim;
 2000 yılı öncesinde Kahramanmaraş 2. derece deprem bölgesi olarak belirlenmişti. 
1999 yılı öncesi yapılan bütün binalar tasarlanırken, bina ağırlığının %8’i kadar yatay deprem kuvveti etki eder mantığı ile binalarımız tasarlanmıştır. Ancak 6 Şubat günü AFAD’ın açıklamasına göre, etkiyen deprem kuvveti 2 katı olarak ölçüldüğünü hepimiz biliyoruz. Yani örnek verecek olursak; 1000 ton ağırlığındaki bir binaya 80 ton yatay deprem yükü etki etmesi beklenmekteyken, binalar tamı tamına 2000 ton yatay deprem yüküne maruz kaldı. Statik açıdan hesaplanandan 25 kat büyük bir deprem gerçekleşti. 1998-2007 yılları arası yapılan binaların, statik açıdan hesaplanan değerinden ise 5 kat büyük bir deprem gerçekleşti. Nasıl ki 100 Kg taşıyabilecek bir insanın 2.5 Ton yük taşıması beklenemez ise bu binaların da bu deprem yüküne dayanması birçok parametrenin beraberinde ancak gerçekleşir.
Konuşmasının devamında başkan dalkıran, “Bu doğal afetin faturası sadece bireysel olarak inşaat mühendisi meslektaşlarımıza kesilmesi ne kadar doğrudur?” ifadelerini kullandı.
 Elbette ki yüce Adaletin tesis edilmesi; bilirkişi ve mahkeme heyetlerinin ivedilikle karar aşamasına geçmesi ile mümkündür. Buradaki esas sorumluluğu irdelemek gerekirse; Demir bağlayan ustanın etriye kancasını önemini bilmemesi mi? Beton dökümünde sırf 1 saat erken bitirmek için dayanımını yarıya düşüren kalıpçıyı mı? Üç daire fazla almak için imar tadilatı yaptıran arsa sahipleri mi? Rastgele tadilat yaptıran dükkân sahipleri mi? Boru ve elektrik tesisatı geçirmek adına tahribat yapan tesisatçıları mı? Hiçbir bilimsel çalışma gözetmeden kat artırımına giden imar komisyonları mı? Ömür boyu yaşayacağı yuvayı seçerken sadece görsel kaygı taşıyan daire müşterileri mi? En önemlisi bütün sorumlulukların tam yetki ve bağımsız yaptırım gücü verilmeksizin hatta bilinçli taksirle insan canına kıymak suçu dahil yüklenen inşaat mühendisleri mi? diye hepimizin sorgulaması gerekiyor! Mesleğimizin günümüz koşullarında güne uyarlanması kaçınılmazdır. 

Editör: Yunus Firdevsoğlu