Olay nasıl meydana geldi?
henüz 15 yaşındaki çağla tuğaltay, 5 haziran 2000 tarihinde fulya’daki evlerinde boğazı kesilerek öldürüldü. cesedi bulunduğunda iç çamaşırları çıkartılmıştı. adli tıp kurumu raporu sonuçlarına göre katili, çağla’ya tecavüz etmemişti ya da edememişti. çağla'nın üzerinde katilin spermi bulundu.

5654321

evden çalınmış tek eşya yoktu. kapı girişi zorlanmamıştı. apartmana giren yabancı birini gören yok. cinayet aleti bıçak evin mutfağından alınmış, parmak izi yok. katil, iç çamaşırını evde bırakmış. katilin ayak izi var. 

dosya kapatıldı. 2009 yılında ise istanbul emniyet müdürü hüseyin çapkın’ın talimatıyla özel bir ekip kuruldu. ancak görevlendirilen ekip de cinayeti aydınlatamadı. 2020 yılı başlarında cinayet müge anlı'da da incelendi ancak yine bir sonuca ulaşılamadı.

325567

çağla'nın dosyasının 5 haziran 2020'de zaman aşımından kapatılması bekleniyordu ancak savcılık, dosyada fail olabilecek kişilerin ifadelerinin alınmasını gerekçe göstererek zaman aşımını durdurdu.

Cinayetin ayrıntılı detayları ve olasılıklar
polis, bu olay yüzünden senelerce çağla'nın apartmanının altını üstüne getirdi. 2 sene boyunca apartmanı ablukaya aldı. neredeyse orada yaşadı. ancak anlamlı bir bulguya ulaşamadı.

katil bir erkek olduğu için o dönemde apartmanda yaşayan erkeklerden parmak izi örneği alındı. cinayetten yıllar sonra 2013 yılında çağla'nın tırnakları arasında katile ait dna donesi tespit edilince o dönem apartmanda yaşayan erkeklerden kan ve dna numunesi alındı. sadece aradan geçen zaman içinde vefat eden erkeklerden dna numunesi alınamadı. ancak apartmanda yaşayan erkekler ile katilin dna'sı arasında hiçbir eşleşme veya uyumluluk tespit edilemedi.

"katil muhakkak tanıdık biri" saplantısı yüzünden polis yıllarca vakit kaybetti ve asıl faili veya failleri gözden kaçırdı.

765434

cinayetin işlendiği eve yakın yerde bir gecekondu varmış. burada hep genç erkekler toplanır içki içerlermiş. genelde buranın önünde kırık içki şişeleri, sigara izmaritleri falan olurmuş. muhtemelen uyuşturucu ve uçucu madde kullananlar da takılıyordu buraya... bu gecekondu, yalnız yaşayan yaşlı bir adama aitmiş. çok sonraları bu adam da orayı müteahhite verip taşınmış. kuvvetle muhtemel şu anda hayatta değildir.

zaten merhum çağla tuğaltay, cinayetten birkaç ay önce çok ürkekleşmiş. telefonlara cevap vermek istemiyor ve annesinin cevap vermesini istiyormuş. ayrıca kapı çalınca kapılara bakmak istemiyormuş. gece olunca çoğu zaman annesi ile uyumak istiyormuş. arabaya binince hemen kapıları kilitliyormuş falan. çağla'nın annesi gülnur hanım, kızı çağla'nın ruh ve davranış durumundaki değişimleri fark etmiş. ancak bu kadar ciddi ve hayati bir tehlike ile karşı karşıya olduğuna ihtimal vermemiş olacak ki, bu durumun üzerinde pek durmamış. bir de çağla, babası duymasın ve başı belaya girmesin diye yaşadığı bazı sorunları açıklamamış ve içine atmış da olabilir tabii.

muhtemelen kızı takip eden, rahatsız eden, telefon ile arayarak bir şekilde taciz eden biri veya birileri vardı. çocuğun rahatsız olduğu bir şeyler olmasa bu kadar ürkek bir ruh haline bürünmez. zira çağla, okuldan eve dönerken ortaklar caddesi üzerindeki uzun bir yolu yürüyerek eve gelirmiş. bu cadde üzerinde o dönemde inşaat, tesisat ve izolasyon çalışması yapılan evlerin olduğunu herkes biliyor. evin olduğu sokak ve apartmana giden merdivenler ise bugün bile tenhadır. kim bilir 21-22 sene önce nasıldı?

54432

mesela başka mühim bir ayrıntı daha öğrendim bu cinayet ile alakalı. çağla'nın katledildiği apartmanın bulunduğu mahallede 1999 yazında bir olay daha yaşanmış. sonradan bu olay yüzünden psikolojisi bozulan ve temelli almanya'ya göç eden bir kadın, burada sistematik bir biçimde tacize uğramış. o sıralar 19 yaşındaymış. yaşadığı evde devamlı olarak iç çamaşırları ve özel eşyaları kaybolmaya başlamış. yolda yürürken takip edildiğini ve izlendiğini hissediyormuş bu genç kız.

cevapsız telefonlar geliyor ve telefondaki kişi sadece nefes alıp veriyormuş. sapıkça sesler çıkarıyormuş. anlaşılması zor bir diksiyon ile sapıkça sorular soruyormuş bu kıza. kız, bu yüzden evde durmak istemiyormuş. bir gün kendisi evde yokmuş. kuzeni ve arkadaşı evdeymiş. pat diye herifin biri kapıyı açıp içeri girmiş. orta boylu, dalgalı saçlı, iri gözlü, kemerli burun yapısına sahip, esmer biri. içeride birden fazla kişi olduğunu görünce süratle oradan kaçmış. taciz ettiği kızı tek yakalasa ona da tecavüz etmeye kalkışacak ve öldürecekti muhtemelen.

24542145

benzer bir hadise de yaşar doğu sokak'ta, çağla tuğaltay cinayeti ile aynı zamanlarda yaşanmış. kadının biri elinde poşetler ile alışverişten dönmüş. oturduğu apartmanda kendi dairesinin bulunduğu kata çıkmış. anahtar ile evinin kapısını açmaya çalışırken bir ürperti hissetmiş ve arkasını döndüğü anda ensesinin dibinde bir herif bitivermiş.. kadın hiçbir suretle adım sesi veya nefes alma sesi duymamış. adam bir anda hayalet gibi arkasında belirmiş. evdeki eşi "sen mi geldin hayatım" diye seslenince herif geri çekilmiş. dümenden adres sormuş, bir şeyler gevelemiş falan. tabii kadının ödü koptuğu için bağırıp çağırmış adama. herif de süratle uzaklaşmış oradan. kadın o meczup kılıklı adamın apartmanın içine nasıl girdiğini ve o kata kadar ne cüret ile çıkabildiğine anlam verememiş tabii. evde biri olmasa ve kadın tek olsa belki de bu kadın da şimdi hayatta olmayacaktı. veya gasp edilecekti, cinsel saldırıya maruz kalacaktı falan.

üstelik başka kadınlar da aynı yıllarda aynı uühitte değişik şekillerde taciz edilmiş. özel eşyaları, çamaşırları, ayakkabıları falan kaybolanlar olmuş. telefon sapıklığına maruz kalmış bazıları. taciz edilenlerin hepsi de genç kızlarmış.

polis daha sonradan bölgedeki genç kadınları ve çocukları taciz eden ve kamuoyuna kasklı sapık olarak yansıyan seri tecavüzcü şahin öğüt ismi üzerinde yoğunlaşmış. yıllar sonra şahin öğüt'ten kan ve dna numuneleri alınmış. parmak izi karşılaştırmaları yapılmış. ancak elde edilen veriler, çağla'nın katili ile hiçbir suretle eşleşmemiş. müge anlı da burada büyük bir hataya düşüp insanları erken umutlandırdı.

aslında bu durumda şaşılacak hiçbir şey yok. çünkü şahin öğüt sadece sapıktı. çağla'nın katili ise hem sapık, hem katil. şiddet dolu bir pedofil. arada muazzam farklar var. şahin öğüt hiçbir kızı öldürmemiş. bıçak ile tehdit ettiği kızlara tecavüz etmiş. sonra da bu kızları koli bandı ile sıkıca bağlayıp, yanlarına da kendilerini çözmeleri için bir bıçak bırakarak motosikleti ile olay yerinden süratle kaçmış. olaylar sırasında kaskını hiç çıkarmazmış. yani çağla'nın katili daha farklı biri. 

katil tek başına hareket ediyordu muhtemelen. tabii birden fazla kişi de olabilirler. ancak ciddi bir çıkarı olmadan kimsenin böyle bir vahşete ve sapıklığa suç ortağı olmak isteyeceğini sanmam. bu işin cezası çok ağır çünkü. yakalandığınızda hem itibarınız yok olur, hem de hayatınız biter. insan içine çıkamaz hale gelirsiniz. neticede hırsızlık veya soygun değil bu. yani para amacı ile yapılan bir iş değil. bu olay tamamen sapıklık ve cinayet. yüz kızartıcı rezil bir suç.. bu sebeple katilin tek başına hareket eden pedofil ve fetiş bir sapık olduğu kanaatindeyim.

katil eğer kasaplığın ve besiciliğin yaygın olduğu bir şehirden istanbul'a göç etmişse, daha önceden hayvan kestiği için boğazlama olayına aşina biridir. kurbanın boğazını doğru açı ile tutarsa üzerine kan da sıçramaz. insanlar hep "katilin üzeri kan revan içinde kalmıştır, o vaziyette dikkat çekmeden nasıl kaçtı" diye sorup duruyor. burada çoğunluk yanılıyor. benzetmek zorunda kaldığım için kusura bakmayın zira teşbihte hata olmaz. ancak siz hiç kurban kesimi izlemediniz mi? hangi kasabın üstü başı batıyor kurban keserken? işini bilen bir kasabın, boğa bile kesse üstü başı kan revan içinde kalmaz. insandan çok daha güçlü olup vücudunda çok daha fazla miktarda kan bulunan hayvanları keserken üzerine kan sıçratmayan biri, insanı keserken üzerine hiç kan sıçratmaz. hele hele söz konusu kurban bir çocuk ise. bu husus da çağla'nın katilinin kasaplık geçmişi olan biri olma ihtimalini hayli güçlendiriyor. tıpkı necla sağlam adlı genç kadını, hiç tecavüz etmeden direkt olarak boğazlayarak öldüren tolga kudu gibi.

neticede fışkiye değil, damar bu... ilk olarak arter kesildiği zaman kalp atımı ve tansiyon ile doğru orantılı olarak gelen kan tazyikli akar. sonra tansiyon süratle düştüğü için bu tazyik de azalır. ilk saniyelerden sonra sıçrama falan olmaz.

İstanbul'da yağmur hayatı olumsuz etkiledi İstanbul'da yağmur hayatı olumsuz etkiledi

mesela çağla'nın ayakkabıları, öldürüldüğü yerden uzakta, mutfakta bulunmuş. çağla'nın annesi kızının evin içinde ayakkabı ile dolaşmadığını ve kapıdan girer girmez ayakkabıları çıkardığını söylüyor. mutfağa kadar ayakkabı ile gitmez yani bu çocuk.

bu durum şuna delalet ediyor. katil, daha önce 1999 yılında o muhitteki genç kızı taciz eden sapık olabilir. çünkü anlatılanlara göre o sapık da bir fetişti. böyle hem sapık, hem de fetiş olan kişilerin; kadınların iç çamaşırlarına, eşyalarına, ayakkabılarına ve aksesuarlarlarına karşı patolojik bir ilgi ve saplantı geliştirdiklerini biliyoruz. katil, olaydan sonra çağla'nın ayakkabılarını yanında götürmek istemiş ancak dikkat çekeceği ve delil niteliği taşıyacağı için bundan vazgeçmiş olabilir. muhtemelen taşıması daha kolay diye maktuleye ait bir iç çamaşırını yanında götürdü bu sapık. aradan epey zaman geçtiği için ve olayın verdiği şoktan dolayı bu ayrıntı herkesin gözünden kaçmış olmalı.

benim kafamdaki senaryoya göre bu katil, apartmandan biri de değil. akraba da değil. hep tanıdık birileri üzerinde durulduğu için esas fail veya failler gözden kaçtı. tabii bunca zaman için gebermiş de olabilir bu çocuk katili. umarım gebermemiştir de, yakalanarak kalan hayatını bir hamamböceği gibi hücrede çürüyerek geçirir.

tüm bu faktörler göz önüne alındığında katil, tanıdık biri değildi bence. o muhitte bulunan ve cinayetten önce keşif yapmış biriydi. binanın giriş çıkışını biliyordu. en kısa yoldan binaya nasıl girip nasıl çıkacağının da farkındaydı. çağla hangi dairede oturuyor, evde kaç kişiler, ne zaman evde yalnız oluyor falan biliyordu. 1-2 aylık bir keşif ile her şeyi çözmüştür sapık katil.

evi tam olarak görüyordu. belki de dürbün gibi bir nesne ile evi ve apartmanı gözetliyordu. dürbün dediğiniz kaç paralık şey ki? evin kapısının marka ve modelini bir şekilde öğrenmişti. zaten inşaatçı falan ise tek bakışta çözer kapının marka ve modelini. o marka ve model kapıyı açan anahtarı büyük nalburlardan temin etmiştir. o eski kapıların anahtarını temin etmek veya maymuncuk veya universal anahtar gibi bir nesne ile o kapıları açmak çocuk oyuncağı sayılırdı. kapının markasını ve modelini söyle, karaköy'den su parasına satın al anahtarı. o dönemde öyleydi. şimdiki yüksek güvenlik özelliklerine sahip olan kalın çelik kapılar gibi değildi eski kapılar.

ailesinin ve arkadaşlarının anlattığına göre çağla, çok utangaç ve kendi halinde olan ürkek bir çocuk olduğu için kapıyı tanımadığı birine, hele hele yabancı bir erkeğe açacağını hiç sanmıyorum. hele katil, maktuleyi gölge gibi takip etse bile ona yaklaştığı anda çağla, apartman içinde çığlık atardı ve kesinlikle katil panikleyip kaçardı. zorla giremezdi eve. direnç ve tepki ile karşılaşırdı. komşular çığlık ve arbede sesleri duyar kapılara koşardı. ayrıca nereden bilecek çağla'nın evde yalnız olduğunu ve evde kimsenin olmadığını. üçüncü kata kadar kızı takip etme cüretini hiçbir psikopat gösteremez. o yüzden katil, yoldan geçen ve o sırada çağla'yı fark edip, hedef seçen bir sapık değil. kesinlikle planlı hareket eden pedofil bir sapık bu katil.

yani katil cinayetten önce plan yapmış ve pusu kurmuştu. evin içinde çağla'yı bekliyordu. çağla gelmeden önce eve girmiş, perdenin arkasından kızın yolunu gözlüyordu.

çağla'nın annesi, doktor randevusu için evden çıkınca katil kendi anahtarı ile kolayca eve girdi. çağla'nın okuldan eve geleceğini biliyordu. çağla eğer kitapçıya uğramak yerine doğrudan eve gelseydi, katilin planladığı şeytani planı uygulamak için çok daha bol vakti olacaktı. ancak kız, kitapçıya gidip oyalanınca eve daha geç geldi ve katilin daha az vakti kaldı.

Kaynak: Haber Merkezi