Sentetik et (veya diğer isimleriyle "kültürlenmiş et", "temiz et" veya "in vitro et"), biyomühendislik teknolojileri kullanılarak, laboratuvar şartlarında üretilen etlere verilen bir isimdir. 2013 yılında Maastricht Üniversitesi profesörlerinden Mark Post tarafından ilk defa sentetik et ile üretilen hamburgerin ilan edilmesinden beri, bu sahaya olan ilgi giderek artıyor.
2019 yılında yapılan bir tahmine göre küresel sentetik et piyasası, 2022 yılında 16.3 milyon dolara ulaşacak; 2027 yılında ise 19.8 milyon dolarlık hacme erişecek.[1] 2020 yılında yapılan bir diğer tahmine göreyse sektör, 2020 yılında çoktan 206 milyon dolarlık bir endüstri haline geldi ve 2025 yılında bu sayının 572 milyon dolara ulaşması bekleniyor.[2]
Görebileceğiniz gibi saha, tahminlerin çok ötesinde bir hız ile büyüyor gibi gözüküyor. Belki siz de laboratuvarda üretilen yapay etleri duymuş; ancak pek üzerinde durmamışsınızdır çünkü sentetik et endüstrisi halen birçoklarınca "aktif bir sektör" olarak görülmüyor. Oysaki an itibariyle bu konu üzerinde çalışan en az 38 girişim var; üstelik bunlardan bir tanesi Türkiye'den! Yani bu alandaki yarışın çoktan kızıştığını söylemek mümkün.[3] Bu kızışmanın bir sonucu olarak, daha önceden detaylarını anlattığımız gibi, sentetik et üretimi akıl almaz bir hızla ucuzluyor. Dolayısıyla sentetik et teknolojisinin ne olduğunu anlamanın ve ne yöne doğru evrimleştiğini incelemenin tam zamanı!
Sentetik Nasıl Üretilir?
Sentetik et üretimi yaygın olarak ikiye ayrılır:
Selüler (Hücreli) Üretim
Aselüler (Hücresiz) Üretim (ya da Fermentasyon)
Selüler üretim, et oluşturmak için direkt et kök hücrelerinin kullanılmasıdır. Hayvanlardan alınan kas kök hücreleri, besin serumu içine konulur ve bildiğimiz haliyle lif ve kasları oluşturmaları sağlanır. Kök hücrelerin ürettiği kas hücreleri de bölüneceğinden dolayı toplam hücre sayısı sürekli ikiye katlanır, yani eksponansiyel olarak artar. Hücreler bir vücuda bağlı olmadığından, vücudun işlevini görecek bir iskele kullanılır. Bu sayede tıpkı bir hayvan vücudunda olacağı gibi iskele, gelişen hücreleri besler, esnetir ve şekil verir. Atardamar ve toplardamar gibi kompleks yapıları da işe dahil etmek çok daha zor olacağından, iskele teknolojisinin gelişmesi, sentetik et üretimi için kritik öneme sahiptir.
Sentetik Biyoloji ile ilgili diğer içerikler ›
Çipte Organlar: İnsan Hücreleri Barındıran Mikroakışkan Temelli Çipler, Yeni İlaçların Önünü Açabilir!
Gerçek İnsan Hücreleri ile Çalışan Bir Kalp Pompası, Üç Boyutlu Olarak Sıfırdan Üretildi!
Aselüler üretim için, kanda bulunan "hem" proteini gibi proteinleri üreten genler bakterilere aktarılır ve bu proteinler, bakterilerden sağlanır. Aselüler üretim, içinde dış bir türün bulunması ve onun genleriyle etkileşiliyor olmasından ötürü genetiği değiştirilmiş organizmalar veya genetik mühendislik yöntemlerine sıcak bakmayanlar tarafından endişe verici görülebilir; ancak bu yöntem, kitlesel olarak ürettiğimiz insülin hormonunun üretimiyle neredeyse birebir aynıdır. Günümüzde neredeyse tüm insülin iğneleri, aslında bu özelliğe sahip olmayan, genetiği değiştirilmiş bakteriler sayesinde üretilmektedir. İnsandaki insülin üretiminden sorumlu geni bakterilere aktaran bilim insanları, eski yöntemlere nazaran binlerce kat daha seri bir şekilde insülin üretimi yapabilmektedir. Etteki proteinlerin bakteriler tarafından üretilmesinde de bu durumdan pek bir fark yoktur; dolayısıyla endişelenecek hiçbir şey gözükmüyor. Aselüler üretim yöntemi, genelde bitkisel etlere hayvansal tat ve besin katmak için kullanılmaktadır.
Son yıllarda gıda endüstrisinde devrim niteliğinde değişiklikler yaşanıyor. Geleneksel et üretim yöntemlerine alternatif olarak laboratuvarlarda üretilen sentetik et, geleceğin yemeği olarak öne çıkıyor. Bu yenilikçi teknoloji, hem çevresel sürdürülebilirliği hem de et üretimindeki etik endişeleri ele almada önemli bir rol oynamayı hedefliyor.
Laboratuvarlarda üretilen sentetik et, hayvanların kullanılmadan, hücresel seviyede çoğaltılan kas hücrelerinden elde ediliyor. Bu yöntemle, doğaya ve hayvanlara verilen zarar en aza indirilirken, geleneksel hayvansal et üretimine göre daha az kaynak kullanımı sağlanıyor. Bu da gıda kaynaklarının daha verimli kullanılmasına ve açlıkla mücadeleye destek oluyor.
Sentetik etin sağlık açısından da avantajları bulunuyor. Geleneksel hayvansal ette görülebilen hastalık riskleri, sentetik et üretiminde minimize ediliyor. Antibiyotik kullanımının azalması ve kontrollü koşullarda üretim, sentetik etin sağlık açısından güvenilir bir alternatif haline gelmesini sağlıyor.
Ayrıca, bu teknoloji et endüstrisindeki etik kaygıları da ele alıyor. Laboratuvarlarda üretilen sentetik et, hayvanlara zarar vermeden et üretme yolunu açarak, hayvan hakları savunucularının da desteğini kazanıyor.
Sentetik etin ticarileşme süreci hızla ilerliyor. Bazı restoranlar ve gıda şirketleri, sentetik eti menülerine dahil ederek tüketicilerle buluşturuyor. Gelecekte bu teknolojinin daha yaygın ve erişilebilir hale gelmesi bekleniyor.
Ancak, bu yeni teknoloji de bazı zorluklarla karşı karşıya. Üretim maliyetleri ve tüketici kabulü gibi konularda çalışmalar devam ediyor. Ancak sentetik etin giderek daha fazla destek görmesi, gelecekte geleneksel etin yerini alabilecek bir alternatif olabileceğine işaret ediyor.
Geleceğin yemeği olarak öne çıkan sentetik et, çevresel sürdürülebilirlik, sağlık ve etik açıdan cazip bir seçenek olarak gündemdeki yerini koruyor. Bu yenilikçi yaklaşımın önümüzdeki yıllarda nasıl evrileceği ise merak konusu.