Dünya genelinde milyonlarca kadın, her yıl fiziksel, psikolojik, ekonomik ve dijital şiddetin farklı türleriyle karşı karşıya kalıyor. Birleşmiş Milletler tarafından 1999’da resmen kabul edilen bu özel gün, kadına yönelik şiddete karşı farkındalık oluşturmak, toplumsal bilinci güçlendirmek ve mücadele adımlarını hızlandırmak amacıyla kutlanıyor.
Türkiye’de de kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler 25 Kasım kapsamında çeşitli etkinlikler düzenleyerek şiddetin her türüne karşı ortak bir ses yükseltiyor.
Yetkililer, şiddetin kültürel, ekonomik veya sosyal gerekçelerle meşrulaştırılamayacağını vurgularken; kadınların korunmasına yönelik yasal düzenlemelerin etkin uygulanmasının hayati önem taşıdığına dikkat çekiyor.
Kadın örgütleri ise özellikle 6284 sayılı kanunun etkin işletilmesi, şiddet mağdurlarına hızlı hukuki ve psikolojik destek verilmesi ve şiddeti önleme politikalarının güçlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Uzmanlar, kadına yönelik şiddetin sadece bireysel bir sorun değil, toplumsal bir yara olduğunu ve çözümün toplumun tüm kesimlerinin ortak mücadelesiyle mümkün olacağını ifade ediyor.
Bu özel gün, yalnızca bir takvim hatırlatması değil;
her yıl milyonlarca kadının yaşamını tehdit eden şiddetin dünya çapında hâlâ süregeldiğini hatırlatan güçlü bir uyarı..
25 Kasım, kadınların evde, işte, sokakta, dijital ortamda ve hayatın tüm alanlarında güvenle yaşayabilmesi için hükümetlere, kurumlara ve topluma sorumluluk yükleyen küresel bir mücadele çağrısı…
Bu gün; kadınların yaşam hakkı kutsaldır demek, şiddetin hiçbiri kader değildir demek, sessizlik şiddeti büyütür, dayanışma ise durdurur demek için var.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, yalnızca yasal düzenlemelerle değil, toplumun tüm kesimlerinde köklü bir zihniyet dönüşümüyle mümkün olabilir.
Eşitlik, adalet ve güvenli bir yaşam her kadının hakkıdır.
"Kadına şiddete karşı sıfır tolerans!"