“İnsanı insan yapan en önemli cevher; üzerine giydiği kıyafet değil, yüreğinde taşıdığı merhamet ve vicdandır.”

Çoğu zaman, insanları dış görünüşlerine göre ya da kıyafetlerine göre yargılarız.

Hâlbuki her şeyin bir dış görünüşü, olduğu gibi bir de içyüzü vardır. Görünüş, başkalarının bizi nasıl görüp algıladığıyla ilgilidir: İlk bakışta dış görünümümüzü giyim tarzımız, kıyafetimiz belirlese de dış görünüş her zaman insanı yanıltabilir. Onun için yalnız dış görünüşe bakarak olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapmak yanlış olur. Bu nedenle tanımadığımız kişiler hakkında sadece dış görünüşüne bakarak ezbere karar vermekten mümkün olduğunca kaçınmalıyız. Hepimiz insanların dış görünüşüne önem veriyoruz. İşte hatanın kaynağı burasıdır. Şunu göz ardı etmemeliyiz ki pahalı elbiseler giyinmek bir insanı iyi kalpli yapmaz. Dış görünüş bir insan için gerçekçi bilgiler vermez.

Dış görünüşe aldanmamakla ilgili birçok söz vardır. En güzel örnek ise Mevlana'ya aittir:

''Ne insanlar gördüm üzerinde elbise yok, ne elbiseler gördüm içinde insan yok.''

Pek çok kişi kişiliğimizi, bilgimizi, görgümüzü, kültürümüzü bilmeden bizi ya dış görünüşümüze göre ya da sahip olduğumuz paraya, mala, mülke mevkii ve makama göre yargılar ve değerlendirir. Elbette dış görünüşümüz insanlar üzerinde bıraktığımız intiba’ın birinci basamağıdır. İlk intiba her zaman çok önemlidir. Karşıdaki insanlara da saygının bir gereğidir. Nasıl ki; Yaşam tarzımızın ve kültürümüzün bir gereği olarak değer verdiğimiz kişilerin ve toplumun karşısına pijamalarımız ile çıkamaz isek, giyindiğimiz kıyafetin düzeni, uyumu, temizliği kendimize olan saygımız kadar karşımızdaki kişilere karşı da saygımızı yansıtır. Aynı zamanda insanın kendine özen göstermesi ve duygularının dışa yansıması da dış görünüşünden belli olur.

“İnsanlar kıyafeti ile karşılanır, ilmiyle ağırlanır, ahlakıyla uğurlanır.”

Sözünden hareketle pırıl pırıl şık kıyafetler giyinmiş bir kişiyi centilmence karşılayıp, karşımıza oturtup konuşmaya, sohbet etmeye başladığımızda, iki kelimeyi bir araya getiremiyorsa, sap ile samanı, birbirine karıştırıyorsa patavatsızca konuşuyorsa kendini yetiştirememiş ise anlarız ki giyindiği kıyafetinin hiçte önemi yoktur. Küpün içinde ne varsa dışına o sızar misali, bir insanı gerçek anlamda tanımak, iyi veya kötü olduğunu anlamak için onunla arkadaşlık edeceksin, yolculuk edeceksin vakit geçireceksin, ancak ortak yaşantılar neticesinde insanların olaylar karşısındaki tavrı, yaklaşımları, verdikleri tepkiler asıl dikkat etmemiz gereken hususlardır.

Yine Mevlana’nın dediği gibi;

"Acı suda tatlı suda berraktır sakın görünüşe aldanma görünüşte herkes insandır gerçek insan hal ehli olandır." Onun için giyindiğimiz kıyafet hiç önemli değildir.

Bir insanın bilgili mi yoksa bilgisiz mi olduğunu dış görüntüsüne giyindiği kıyafete bakarak değil, toplum içindeki davranışlarına, eğitimine, kültürüne bakarak anlarız. Maalesef, çoğu zaman insanların sahip olduğu, para, mal, mülk, mevki, makam, şöhret gibi maddi değerler göz önüne alınarak insanlar kategorize edilmekte, önemli veya önemsiz insan muamelesi görmektedir. Hâlbuki insanın taşıdığı unvan değil yüreği zengin olmalı.

Bu konuda Anadolu'da halk arasında meşhur bir deyim vardır:

“Harabat ehlini hor görme sakın, nice defineye malik viraneler var” Burada insanların dış görünüşündeki sadeliğin insanı yanıltmaması gerektiğine dikkat çekiliyor. Zira dışarıdan yıkılmış harabeye benzettiğimiz, değer vermediğimiz, hor gördüğümüz, önemsemediğimiz bir insan, ruh dünyasında saygıdeğer olabilir. Onun için insanlar hakkında kanaat oluştururken sadece dış görünüşüne veya sahip olduğu maddi değerlere bakıp yanılmamak gerekir. İnsanları her daim dış görünüşü ile yargılamakta üzerimize yok. İllaki insanları yargılamamız gerekiyorsa dış görünüşlerine göre değil karakterlerine göre yargılayalım.

 Sonuç olarak; Dış görünüşüne aldanarak pazardan, manavdan satın aldığımız sebzeler, meyveler bile çoğu zaman ya “ÇÜRÜK” çıkıyor, ya da “KELEK”