"Seni de beni de gören Allah'tır Alın teri bütün terlere şahtır Devlet parasını çalmak günahtır Gardaş defineyi nereden buldun?" Aşık Mahzuni Şerif

Kime sorsan kolay para kazanmak ister. Ama alın teriyle kazanılan paranın tadı başkadır.
Nasıl ki;
Yalan söylemek haram ise, hırsızlık haram ise, mazlumun ahını almak, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemek haram ise, alın teri dökmeden, işe gitmeden, yorulmadan haksızca kazanılan ve çalınan para da haramdır. Kim, bu milletin alın terine göz dikiyorsa, devletin parasını çalıyorsa, çalmasına izin veriyorsa haram olsun, zehir zıkkım olsun. Gün geçmiyor ki bir yolsuzluk, hırsızlık, skandalıyla karşılaşmayalım. Ülkenin çivisi çıkmış, elinizi nereye atsanız elinizde kalıyor. Çalanlar, çırpanlar, soyanlar Allah hepinizin belasını versin.
Bir Hadis-i Şeriflerinde Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“En hayırlı ve tatlı kazanç, insanın el emeği, göz nuru, alın teri ile kazandığı rızıktır.”
Çalışmak ve para kazanmak elbette çok güzel bir duygudur.
Ancak ondan daha güzel bir şey varsa, o da alın teri ile kazanılan helal paradır.
Hani kamyonların arkasına yazılan bir söz vardır ya "Miras değil alın teri" diye.
Alın teri ile kazanılan para değerli olur ve insan o parayı harcarken çok dikkatli olur.
İnsanlar çalışarak başarıya ulaşırlar. Bu her yerde böyledir. Örneğin bir çiftçi tarlasını eker. Ürünlerin güzel ve verimli olması için alın teriyle çalışır. Bunun sonucunda ürününü hasat eder. Hasat edilen üründen çıkan ekmekler de helal kazanç olmasından dolayı bu yolda emek harcayan kişiyi mutlu eder. Yani insan hangi konuyla ilgili olursa olsun emek harcarsa emeğinin karşılığında bir kazanç elde ederse. Kendi emeği sonucu huzur ve mutluluğa kavuşur.
Çalan değil de, çalışan insan kendi emeğinin karşılığını her zaman alır. Bu durum çalışan kişiyi mutlu eder. Örnek verecek olursak belli bir amaç uğruna alın teri döken insanlar bu emeğinin meyvesini mutlaka alır. Doğal olarak herkes kendi alın teriyle elde ettiği kazançtan dolayı mutlu olur.
“Emeksiz yemek olmaz”, Çalışan kazanır” gibi özlü sözler alın teriyle kazancın insana huzur verdiğini çok açık bir şekilde anlatmaktadır. Sonuç olarak çalarak, çırparak değil de alın teri ile kazanç elde ederek emeğimizin hakkını alarak mutluluk ve huzura kavuşmaya çalışmalıyız.
Alın teri günümüzde göz ardı ettiğimiz unuttuğumuz konuların başında gelmektedir.
Bir yerden, çalışmadan, yorulmadan alın teri dökmeden para geliyorsa, birilerinin parası haksız olarak başkalarının eline geçiyor demektir.
Zira bir diğer Hadis-i Şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular;
“Bir zaman gelecek ki, insanlar, yalnız malın, paranın gelmesini düşünüp, helâlini, haramını düşünmeyecekler.”
Tıpkı aşağıdaki hikâye de anlatıldığı gibi. Bu dünyada herkesin ulaşmak istediği bir amacı hedefi vardır.
Bir zamanlar, bir genç herkes gibi evlenmek istiyordu.
Bu niyetini ailesine açtığında, babası ona şöyle dedi:
“Elbette oğlum, elbette evlenebilirsin. Bana kendi alın terinle kazandığın bir altın getirdiğinde, seni hemen evlendireceğim.”
Delikanlı babasının bu sözlerine gülümsedi. Ne kadar da kolay bir sınavdı bu böyle! Ertesi gün, istenilen altın lirayı götürüp gururla babasının avucuna koydu. Babası hiçbir şey söylemeden, altını evlerinin yanından akan nehre fırlattı.
Çocuk, altının düştüğü nehre şaşkınlıkla bir-iki saniye baktıktan sonra, babasına döndü ve sordu:
“Şimdi evlenebilirim, değil mi babacığım?”
Babası başını iki yana salladı:
“Hayır oğlum. Sana kendi alın terinle ve emeğinle kazandığın bir altın getirmeni söylemiştim. Bu altını sen kazanmamışsın ki.”
Genç delikanlı babasının gerçeği nasıl keşfettiğini anlayamamıştı. Ertesi gün bu defa annesinden bir altın borç aldı ve parayı babasına götürdü.
Babası altını aldı ve yine nehre fırlattı. Çocuk bir kez daha şaşırmıştı:
“Bunu niye yapıyorsun baba, anlamadım. Ama işte sana bir altın getirdim, artık evlenebilir miyim?”
Babası bu defa da izin vermedi oğluna:
“Bu altını da sen kazanmamışsın!”
Delikanlı babasının yanından ayrıldıktan sonra, uzun uzun düşündü. Başkasından borç alıp getirdiğinde babası parayı yine nehre atacaktı ve bu gidişle de evlenemeyecekti. O yüzden, genç adam bir iş bulup çalışmaya ve altını kendi emeğiyle kazanmaya karar verdi.
Günler geçti ve kazandığı bir altını babasına götürdü. Babası her zamanki gibi parayı nehre atmaya hazırlanıyordu ki, oğlu can havliyle babasının kolunu tuttu ve bağırmaya başladı! :
“Hayır baba! O altını nehre atamazsın! Onu kazanmak için günlerce çalıştım ve sırtım ağrılar içinde kaldı. Babası, yüzünde ışıltılı bir gülümseme ile elini oğlunun omuzuna koydu ve:
“Oğlum işte şimdi evlenebilirsin” dedi. “Çünkü emeğinin karşılığı olan bu paranın değerini artık biliyorsun ve eminim ki onu akıllıca harcayacaksın.”
Cenab-ı Hak, nereden geldiğine bakmayıp, haram mı helal mi diye düşünmeyenlerden eylemesin!
Alın terini hatırlayıp hayatımıza uygulayabilirsek ne âlâ, ne güzel.
Başta, Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm eğitim camiasının;
“24 Kasım Öğretmenler Günü”nü kutluyorum.