“Adam olmak bir gruba dâhil olmak değil, bir duruşa sahip olmaktır.”

Yazılarımda genellikle sosyal içerikli konulara yer veriyorum ve yer vermeye devam edeceğim. Yazı yazmanın bir anlamı olmalı, mesaj vermeli, eğitici ve öğretici olmalı. Çünkü yaşadığımız dijital çağda yazılarımız internet ortamında ve sosyal medya mecralarında yüzlerce, binlerce okuyucuya ulaşıyor. Bu vesile ile bizde bir sorumluluk taşıyoruz. Özellikle okuyucu kitlemizin aklında kalıcı, ders verici, etkileyici konulara değinerek yazmak zorundayız dedikten sonra asıl konumuza gelelim. “Adam Olmak”
Sonuçta hepimiz insanız yanlışlarımız olabilir, hatalarımız olabilir. Yeter ki sonradan görme şımarıklığına ve görgüsüzlüğüne kapılmayalım. Hangi makamda, hangi mevkide olursak olalım hepsi gelip geçicidir. İster siyasetçi, ister bürokrat, ister bir sivil toplum kuruluşunda başkan isterse bir mahallede muhtar olalım. İsimlerimizin önündeki sıfatların hiçbir önemi yoktur. Ne duvarlara asılan diplomalar, ne pahalı arabalar, ne gösterili ofisler, evler nede içi para dolu kasalar kimseyi adam yapmıyor. Ve adam olmak makamla, mevkiiyle, parayla olmuyor, yürekle, terbiyeyle, onurla, insana saygıyla oluyor. "Adam olmak" toplum tarafından genel kabul görmüş bir ahlaka, kültüre, adaba sahip olmak ve bu özellikleri taşımakla oluyor.
Biz, insanlıktan nasibini almamış nice “Çakarlı adamlar” gördük hepsi çakılıp gittiler.
Yıllardır dilden dile dolaşan, bir babanın oğluna verdiği hayat dersini anlatan “Vali olamazsın demedim adam olamazsın dedim” hikâyesi günümüzde hala önemini koruyor.
Çok eskiden bir adamın, haylaz ve yaramaz bir oğlu varmış. Adam, çocuğunun her yaramazlığı sonunda; ''Oğlum sen adam olamazsın!'' dermiş.
Babasının bu sözü oğlunun çok zoruna gidermiş ve üzülürmüş. Aralarında çıkan bir tartışmadan sonra, bizim haylaz oğlan babasına saygısızlık yapmış. Ve almış başını gitmiş. Çalışıp, çabalamış. Çeşitli okulları bitirip, bir sürü imtihana girmiş. Sonunda kendi şehrine vali olmuş.
Daha koltuğuna oturur oturmaz; ''Gidin, falan köyde şu isimde biri var, çabuk onu huzuruma getirin.'' diye emir vermiş.
Valinin adamları gidip, söylenen köydeki yaşlı adamı bulmuşlar. ''Seni Vali huzuruna çağırıyor.'' diyerek, adamı apar topar valinin karşısına çıkarmışlar. Koltuğuna iyice yaslanıp sigarasını tüttüren Vali, yani bizim haylaz oğlan sormuş;
- ''Ben kimim? Beni tanıdın mı?''
Yaşlı adam oğlunu tanıyamamış.
Vali, intikamını almış olmanın gururu içinde,
- ''Ben senin oğlunum!'' demiş. ''Hani sen bana iki sözünün birinde, adam olamazsın, derdin. Bak işte vali bile oldum.''
Adamcağız meseleyi hemen anlamış;
- ''Beni ayağına bunu söylemek için mi çağırdın? Ben sana vali olamazsın değil, adam olamazsın demiştim. Yaşlı insanları ayağına çağırmakla ve onların yanında saygısızca sigara içmekle, insanları küçük görmekle adam olamayacağını gösterdin.''
Herhangi bir makamda oturanlar. Makamlar, mevkiler gelip geçicidir, ama güzel şeyler yapmak, güzel eserler bırakmak kalıcıdır. Koltuk, makam ve yetki hevesine kapılarak gerçek dostlarınızı ucuza satmayın. Vefalı olun, hiç kimseyi küçümseyip gözlük altından bakmayın. Kimseye haksızlık yapmayın. Gösteriş meraklısı olmayın. Sözünüzde durun. Adil olun. Yoksa sizde zamanı gelince terk edilirsiniz. Karakteri, onuru, saygıyı makamda zannedenler, yarın öbür gün makam elden gidince, hem saygınlıklarını hem de onurlarını kaybederler. Etrafınızı kuşatan menfaat düşkünü kişiler sizi şımartıp, yanlışa düşürmesin. Sakın ola ki; Geçici makamlar için gerçek dostlarınızı asla ve asla ihmal edip onları terk etmeyin. Karşınızdakinden size gelecek her hangi bir menfaat, çıkar için el etek öpmeyin. Kefenin bile cebi yokken bu kasılma, bu kibir, ulaşılmaz, vazgeçilmez, ben olmazsam olmaz havaları neden?
Kim olduğunuzu öğrenin. Nereden geldiğinizi asla unutmayın, çünkü etrafınızdaki hiç kimse unutmaz bunu. Gücün etkisi sınırlıdır. Gün gelir güç bitince, koltuk elden gidince kimseler sizi dikkate almaz. İşte onun için, yerli yersiz, zamanlı zamansız her şeye maydanoz olmamak, karışmamak lazım. Allah kimseleri güçten itibardan düşürmesin. Bir insan makama geldiğinde değil makamdan ayrıldığında iyi anılmalı. Bazı insanlar hak etsin etmesin hasbelkader, bir makama geldiklerinde aniden değiştiğini fark ediyorsunuz. İnsanın kişilik konusunda bir eksikliği varsa çok rahat değişir. Asil insan, hangi makam ve mevkie gelirse gelsin kesinlikle değişmez, asaletinden, kişiliğinden hiçbir şey kaybetmez. Büyüklerimiz boşuna dememiş, “Makamın yükseldikçe gönlün alçalsın.” Diye.
Sakın unutmayın. Koltuğunuza ve makamınıza güvenmeyin. Hayat fani ölüm ani!
Siz nasıl isterseniz öyle değerlendiriniz. Ben gördüklerimi, kendi düşüncelerimi kaleme aldım.