“Kimsenin saçına ak, gönlüne yük, kalbine yara, gözüne yaş, diline ah, baharına kış olmayın. Umut olun, huzur olun, sevgi olun. Birinin sizi Allah’a şikâyet etmesinden sakının.”

İyi insan, olmak zordur bu hayatta. İyi insan olmak ahlâk sahibi ve samimi olmaktır.
İyi insan, olmanın temelinde empati, anlayış, hoşgörü, dürüstlük ve sevgi yatar.
İyi insanlar, başkalarının ihtiyaçlarını fark ederler ve yardımcı olmaya çalışırlar.
“İyi insan olmak başkadır, insanlara iyiliği dokunan insan olmak daha başka bir şeydir.”
Sevgili okurlarım, sizlerde çok iyi bilirsiniz ve takdir edersiniz ki;
İyi insan olmanın bedeli ağırdır.
Maalesef birçoğumuz maske takarak yaşıyoruz ve maskenin içindeki gerçek benliğimizi unutup, ideal benliği gerçek sanıyoruz. Maske takan insanlara o kadar çok rastlıyoruz ki maskenin arkasında kimin olduğunu anlamakta zorlanıyoruz.
Bir yerde okumuştum diyor ki:
“Sandığımız gibi olmayan ne çok şey var hayatta ve sandığımız gibi çıkmayan ne çok insan, galiba duyguların en kötüsü "sanmak"
Sözlerimin daha iyi anlaşılabilmesi için isterseniz size şu iki hikâyeyi nakledeyim;
Osmanlı’da havanın aşırı soğuk olduğu bir günde ermiş bir zat dışarıyı seyrediyormuş.
Yoğurtçunun sesini duyup hanımına;
-“Kap getir de yoğurt alayım” deyince,
Hanımı;
-“Evde yoğurt var. İhtiyacımız yok” deyince,
Mübarek de;
-“Bizim ihtiyacımız yok ama yoğurtçunun ihtiyacı var ki, bu soğukta sokaktan üçüncü geçişi” der.
Zenginler yoksullara karşı niçin bu kadar acımasızdırlar?
Çünkü yoksul olma korkusu yoktur onlarda. Cümlesinden hareketle.
Bir kadın sorar:
— Yumurtalarınızı kaça satıyorsunuz?
Yaşlı satıcı cevap verir:
— Bir yumurta 10 TL, hanımefendi.
Kadın der ki:
— 6 yumurtayı 50 TL'ye alırım, yoksa giderim.
Yaşlı satıcı cevaplar:
— Hanımefendi, istediğiniz fiyata alın. Bugün henüz bir tane bile yumurta satamadım ve geçinebilmem için buna ihtiyacım var. Bu benim için iyi bir başlangıç olur.
Kadın yumurtaları pazarlıkla aldığı fiyattan satın alır ve kazandığını düşünerek oradan ayrılır. Şık arabasına biner ve arkadaşıyla birlikte lüks bir restorana gider.
Kadın ve arkadaşı istediklerini sipariş ederler. Azıcık yerler, ancak birçok şeyi yarım bırakırlar.
Hesap geldiğinde toplam 3800 TL tutmuştur. Kadınlar 4000 TL verir ve restoran sahibine üstü kalsın, bahşiş olsun derler.
Bu hikâye lüks bir restoranın sahibi açısından gayet normal görünebilir. Ama yumurta satan yaşlı adam için oldukça adaletsizdir…
Ortaya çıkan soru şudur:
Neden ihtiyacı olanlardan bir şey alırken gücümüzü göstermeye ihtiyaç duyarız?
Ve neden asıl ihtiyacı olmayanlara karşı cömert oluruz?
Bir keresinde bir yerde şöyle bir şey okumuştum:
“Babam, yoksullardan ihtiyaç duymasa bile bazı eşyaları yüksek fiyatlara satın alırdı.
Bazen normalinden daha fazla para verirdi.
Buna çok şaşırırdım. Bir gün ona sordum: ‘Neden böyle yapıyorsun baba?’
Babam şöyle dedi:
“Bu, onura sarılı bir hayırdır, oğlum.”
Belki siz de o onurlu hayırseverlerden birisinizdir.
Ne zaman sokakta bir satıcı görsem, özellikle zor şartlarda olduğu her halinden belli olan bir satıcı, yoğurtçunun hikâyesini hatırlar bana ve bir şey almak isterim. Ne bileyim, öğrenciyse bir kalem, bedensel bir engeli varsa bir mendil, çok yorgunsa simitçi, fazladan bir simit, evine erken gidebilsin diye. Bilmem anlatabildim mi?
Şu kapitalist düzende gücü eline geçirenler maalesef kapitalist oldular. Farkında bile değiller. Tabi ki istisnalar hariç. Onlara sözüm yoktur. Mesaj hâsıl olmuştur sanırım.
Her zaman iyi bir insan olmak ve hayatta iyi insanlar ile karşılaşmanız dileğiyle.