Bu haftaki köşe yazıma, adaletin timsali, Hulefâ-i Râşidînden ve Aşere-i mübeşşereden, yani Cennetle müjdelenen on kişiden biri olan İslâm'ın ikinci halifesi Hz. Ömer'ül-Faruk ‘un (r.a) güzel bir sözü ile başlamak istiyorum.
"Kalbinizin ısınmadığı insanlardan uzak durun."
Peki, bu güzel sözden yola çıkarak biz kimlerden uzak durmalıyız?
Kraldan çok kralcı olanlardan!
Herkese tepeden bakanlardan!
Bilgisinden çok fikri olanlardan!
Laf tasıma gayesinde olanlardan!
Yaptığı hatalardan övünenlerden!
Sokak lambası gibi herkese yananlardan!
Yüzünüze gülüp arkanızdan öttürenlerden!
Gülü koklarken gözü papatyada olanlardan!
İfade ettiğiniz duygularınızı anlamayanlardan!
Hesabını veremeyeceği parayı kazananlardan!
Dışarıdan üzgün görünüp içinden gülenlerden!
Menfaatinden başka bir şey düşünmeyenlerden!
Şatafatlı, süslü püslü, boyalı yani teneke olanlardan!
Kendi dünya görüşünü size dikte etmeye çalışanlardan!
Sözünde durmayan, yalan söyleyen, güvenini kötüye kullananlardan!
Söylemleri ile eylemleri birbirini tutmayan, karakteri bozuk olanlardan!
Aramızda kalsın diye söze başlayıp, başkalarının sırlarını size söyleyenlerden!
Ne kendine de memlekete hayrı olmayanların yanına bile yaklaşmayın uzak durun.
Kim olursa olsun. Zihninizi kirleten insanlardan uzak durun. Çünkü olgunluk bunu gerektirir.
Egosu tavan yapmış kişiliksiz karaktersiz insanlardan uzak durun geldikleri yeri unutan insanlardan kimseye fayda olmaz
Esas önemli olan karakter yoksunu olan insanlardan uzak durun.
Karakter; kişiye özgü davranışların bütünü olup, insanın bedensel, duygusal ve zihinsel etkinliğine, çevrenin verdiği değerdir. Bireyin karakteri, kişisel özellikler ile içinde yaşanılan çevrenin değer yargılarından oluşur. Diğer bir ifadeyle ise bir kişinin ahlaki değerleri, dürüstlüğü veya etik davranışları hakkında yapılan değer yargılarını ifade eder.
Biliyorsunuz, bazı bulaşıcı hastalıklar vardır: Suçiçeği, zatürre, kızamık, kolera, grip vs gibi. Herkes bu hastalıklardan korunmaya çalışır. Çağımızın en büyük hastalığı ise karaktersizliktir. Tedavisi olmayan bu hastalığa yakalanmamak için mümkün olduğunca bu kişilerle yakın temas halinde bulunmayalım, onlardan uzak duralım.
Karaktersiz insanlar içten yanmalıdırlar. Pazarlıkları içten, duyguları yapmacıktır. Adları sayısızdır. Yalancı, ikiyüzlü, sahtekâr, dolandırıcı, hırsız, hain, yalaka gibi vasıflarla bilinirler. Menfaat havuzlarını doldurmak için hep fırsat kollayan sinsi ve yılansı şahsiyetlerdir.
Russel Gough, "Karakteriniz Kaderinizdir" adlı kitabında diyor ki:
"Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en önemli bağlantı; doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmaktır. Eğer karakter gelişmemişse tahsil işe yaramıyor. Daha iyi bir insan olabilir miyiz? Bir başka deyişle, karakterimizi daha iyi bir yönde değiştirebilir miyiz? Sorusuna ise Russel Gough "Evet" yanıtını veriyor ama ekliyor "Bunun için iyi bir insan olmayı gerçekten istemeniz ve iyi davranışlar gösterme cesaretine sahip olmanız gerek." Gough, filozofları çağlar boyunca uğraştıran "karakter" konusunu çok yalın bir dille işliyor ve okuyucularına, kolayca hayata geçirebilecekleri pratik önerilerde bulunuyor. Kaderimizi karakterimizin belirlediğini, karakterimizin şu andaki durumundan ise bizim sorumlu olduğumuzu çok çarpıcı örneklerle anlatıyor. Toplumda gözlemlediğimiz olumsuzlukları düzeltmeye kendi karakterimizden başlamamız gerektiğini belirtiyor. Ve tüm yazılı kurallara uymamıza karşın, hala ahlak dışı davranıyor olabileceğimize dikkat çekiyor.
Unutmayalım ki; Banka hortumlayanlar, devleti soyanlar, rüşvet alanlar, vatanı çıkar uğruna satanlar, maç satanlar, şike yapanlar, teşvik verenler; birilerini hakir görüp aşağılamakla yükseleceklerini zannedenler hep tahsilli bireylerdir. O yüzden Roosevelt demiş ki:
“ İnsanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir bela kazandırmaktır. "
Sonuç olarak; başka bir insanın karakteri hakkında söylediklerimiz, kendi karakterimizin yapısı ve ne kadar iyi durumda olduğu hakkında çok şey ortaya koyar. Güzel ahlâkı ve karakteri olmayan insanlarda, her türlü eğitim boşunadır. Her insan yerini ve değerini kendi belirler.
“ Bir insanın en büyük sermayesi, büyük bir servet değil, mükemmel bir karakterdir.“